English Turkish
ST. THOMAS : English Turkish
n. Aziz Thomas, Batı Hint Adaları'nda bulunan ABD Virgin Adaları'ndan bir ada
ST. TRUIDEN : English Turkish
Aziz Truiden, Belçika'da bir şehir
ST. VALENTINE'S DAY : English Turkish
n. sevgililer günü
ST. VINCENT DE PAUL : English Turkish
n. Aziz Vincent de Paul, Vincent de Paul (
1660), hayatını fakirlere yardıma adamış bir Fransız rahip, Paris'te (Fransa) "Görev Kongresi" adlı Roma Katolik kurumunun kurucusu
ST. VITUS'S DANCE : English Turkish
Aziz Vincent dansı, yüz ve vücüt uzuvlarında istemsiz kas spazmları ile karakterize ciddi bir merkezi sinir sistemi rahatsızlığı (ayrıca Sydenham korası)
STAB : English Turkish
n. bıçaklama, saplama, saplanma, bıçak gibi saplanma, bıçak yarası
STAB : English Turkish
v. bıçaklamak, hançerlemek, saplamak, delmek, ihanet etmek
STAB IN THE BACK : English Turkish
sırtından bıçaklama, sırtından vurma, kalleşlik yapma
STAB IN THE DARK : English Turkish
kafadan atmak, rastgele tahminde bulunmak
STAB SMB. IN THE BACK : English Turkish
ihanet etmek, sırtından vurmak
STABBED HIM IN THE BACK : English Turkish
onu sırtından bıçakladı, onu arkadan vurdu; onu aldattı, ona ihanet etti, uyarıda bulunmadan onu incitti
STABBER : English Turkish
n. bıçaklayan kimse, bıçak saplayan kimse, sivri bir silah veya başkaca bir obje ile delen veya yaralayan kimse
STABBING : English Turkish
n. saplama
STABILE : English Turkish
n. sabitleştirilmiş bir çerçeveye tutturulmuş çeşitli parçalardan oluşan soyut heykel
STABILE : English Turkish
adj. dengeli, istikrarlı, durağan, stabil, sabit, sabitleştirilmiş
STABILISATION : English Turkish
n. sabitleştirme, dengeli hale getirme, istikrarlı hale getirme, durağanlaşma, durağanlaştırma, stabilleştirme (stabilization olarak da yazılır)
STABILISE : English Turkish
v. (Britanya İngilizcesi) sabitleştirmek, dengeli hale getirmek, istikrarlı hale getirmek, durağanlaşmak, durağanlaştırmak, stabilleştirmek; belli bir seviyeyi korumak (stabilize olarak da yazılır)
STABILISED : English Turkish
adj. (Britanya İngilizcesi) sabitleştirilmiş, dengeli hale getirilmiş, istikrarlı hale getirilmiş, durağanlaşmış, durağanlaştırılmış, stabilleştirilmiş; belli bir seviyede korunmuş (stabilized olarak da yazılır)
STABILISER : English Turkish
n. dengeleyici kimse veya şey; araçlarda görece büyük şok emici; (Havacılık) bir hava aracını dengeleyen kanat; (Denizcilik) rüzgârlı ve zor sularda geminin sallanmasını azaltan mekanik alet; (Kimya) durağan bir kimyasal olarak veya fiziksel durumda tutmak için başka bir maddeye ilave edilen kimyasal; belli tatlıların dağılmalarını engellemek amacıyla kullanılan katkı maddesi (örneğin jelatin) (stabilizer olarak da yazılır)
STABILITY : English Turkish
n. istikrar, dengelilik, durağanlık, sabitlik, sarsılmazlık, değişmezlik, denge, kararlılık, sağlamlık, güvenilirlik, ayrışmazlık
STABILIZATION : English Turkish
n. dengeleme, dengede tutma, denge sağlama, stabilizasyon
STABILIZE : English Turkish
v. stabilize etmek, dengelemek, dengede tutmak, sağlamlaştırmak
STABILIZED : English Turkish
adj. (Amerikan İngilizcesi) sabitleştirilmiş, dengeli hale getirilmiş, istikrarlı hale getirilmiş, durağanlaşmış, durağanlaştırılmış, stabilleştirilmiş; belli bir seviyede korunmuş (stabilised olarak da yazılır)
STABILIZED WARFARE : English Turkish
siper harbi
STABILIZER : English Turkish
n. dengeleyici, stabilizatör
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani