Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
STEVE WOZNIAK : English Turkish

(1950 doğumlu) Apple Bilgisayar şirketinin iki kurucusundan biri

STEVEDORE : English Turkish

n. yükleme işçisi, yük boşaltma işçisi, tahliyeci

STEVEN : English Turkish

n. bir erkek ismi

STEVEN A. BALLMER : English Turkish

n. Steve Ballmer (1956 doğumlu), ABD'li işadamı, Microsoft Şirketi'nin CEO'su

STEVEN SPIELBERG : English Turkish

(1946 doğumlu) " "Er Rayn'ı Kurtarmak", " "Schindler'in Listesi" ve geçmişteki daha birçok çoksatar filmin ABD'li yönetmeni

STEVEN WEINBERG : English Turkish

n. (1933 doğumlu) Abdus Salam ve Lee Glashow ile birlikte 1979 Nobel Fizik Ödülü'nü kazanan ABD'li nükleer fizikçi

STEVENSON : English Turkish

n. bir soyadı; Robert Louis Stevenson (
1894), İskoç yazar ve şair, "Dr. Jekyll ve Mr. Hyde" ın yazarı; Adlai Ewing Stevenson (
1914), Grover Cleveland'ın altındaki ABD Başkan yardımcısı (1893'den 1897'ye kadar); Alabama'da (ABD) bir kasaba

STEVIE : English Turkish

n. bir erkek ismi (Steven'ın kısa şekli)

STEVIE WONDER : English Turkish

(Steveland Morris Judkins Hardaway olarak 1950 doğumlu) doğuştan kör popüler ABD'li şarkıcı şarkı sözü yazarı ve müzisyen

STEW : English Turkish

n. istiridye havuzu, güveç, yahni, kapama, endişe, genelev, balıkları canlı saklama havuzu

STEW : English Turkish

v. kısık ateşte pişirmek, kapağı kapalı ve ağır ateşte pişirmek, kendi suyunda pişirmek, sıcak basmak, sıcaktan boğulmak, endişelenmek

STEWARD : English Turkish

n. kamarot, kâhya, erkek hostes, bulaşıkçı (otel), yarış organizatörü

STEWARDESS : English Turkish

n. kamarot, bayan kamarot, hostes

STEWARDSHIP : English Turkish

n. kâhyalık, kamarotluk, bulaşıkçılık (otel), yöneticilik, idare

STEWART : English Turkish

n. bir erkek ismi; bir soyadı

STEWED : English Turkish

adj. yahni, fazla demlenmiş, ağır ateşte pişirilmiş, sarhoş, küfelik, fitil gibi

STEWED APPLES : English Turkish

n. elma kompostosu

STEWED TEA : English Turkish

n. fazla demlenmiş çay

STEWPAN : English Turkish

n. güveç

STEWPOT : English Turkish

n. tencere

STICK : English Turkish

n. çubuk, sopa, dal parçası, asa, sap, baston, değnek, direk, çıta, sırık, kol, vites kolu, engel (yarış), tokmak, ardarda atılan bombalar, uçaktan ardarda atlayan askerler, kumpas, çam yarması, hödük

STICK : English Turkish

v. sokmak, geçirmek, batırmak, delmek, saplamak, bıçaklamak, uzatmak, takmak, koymak, yapıştırmak, iğnelemek, tutturmak, alıkoymak, tutmak, çakmak, dayanmak, yapışmak, takılmak, takılıp kalmak, saplanıp kalmak, çıkamamak, çakılıp kalmak, ayrılmamak, sadık kalmak, bırakmamak, şaşırtmak, kandırmak, katlanmak, çıkıntı yapmak, çıkmak

STICK AROUND : English Turkish

takılmak, ayrılmamak, etrafında dolaşmak

STICK AT NOTHING : English Turkish

her şeyi göze olmak, hiçbir şeyden çekinmemek, korkusu olmamak

STICK BY : English Turkish

sadık kalmak