Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
SWOP : English Turkish

v. değiş tokuş etmek, değiştirmek, takas etmek, karşılıklı bahsetmek

SWORD : English Turkish

n. kılıç, pala, yetki, güç, silâh gücü

SWORD BELT : English Turkish

kılıç kayışı, palaska, kılıç kemeri

SWORD CANE : English Turkish

kılıçlı baston

SWORD KNOT : English Turkish

kılıç püskülü

SWORD LILY : English Turkish

glayöl, kuzgunkılıcı

SWORD OF DAMOCLES : English Turkish

n. Demokles'in kılıcı, bir savaşta tehditte korkuda tehlikeyi belirten kıssa (Demoklesin Kılıcı)

SWORD OF DAMOCLES : English Turkish

n. demokles'in kılıcı, her an tehdit eden tehlike

SWORDFISH : English Turkish

n. kılıçbalığı [zool.]

SWORDPLAY : English Turkish

n. eskrim, kılıç oyunu, kılıç kullanma, söz düellosu

SWORDSMAN : English Turkish

n. iyi kılıç kullanan kimse, kılıç ustası, silâhşör, eskrimci

SWORDSMANSHIP : English Turkish

n. kılıcı iyi kullanma, silâhşörlük, eskrimcilik

SWORDSTICK : English Turkish

n. kılıçlı baston

SWORE : English Turkish

adj. yeminli, yeminle verilen, ezeli, kan (kardeşi)

SWORE BROTHER : English Turkish

n. kan kardeşi

SWORE ENEMIES : English Turkish

ezeli düşmanlar, can düşmanları

SWORE EXPERT : English Turkish

n. yeminli bilirkişi

SWOT : English Turkish

n. inek öğrenci, inekleme, çok çalışma

SWOT : English Turkish

v. ineklemek, hafızlamak, çok çalışmak, kafa patlatmak

SWOT UP : English Turkish

çok çalışmak

SYBARIS : English Turkish

n. İtalya'da bulunan antik Yunan şehri

SYBARITE : English Turkish

n. zevk düşkünü, eğlence düşkünü, hovarda

SYBARITIC : English Turkish

adj. eğlence ve lüks merakı ile ilgili

SYBASE : English Turkish

n. Kaliforniya merkezli ABD şirketi, bağlantı ve veri yönetimi yazılım ürünleri geliştiricisi

SYCAMINE : English Turkish

n. karadut ağacı