English Turkish
UTTER FOOL : English Turkish
tamamen salak, şapşal, ahmak, çok aptal kimse
UTTER NONSENSE : English Turkish
n. deli saçması
UTTER REFUSAL : English Turkish
tamamen ret, tamamıyla ret durumu, kesin ret, kati ret
UTTER RUIN : English Turkish
tamamen harap, topyekun yıkım
UTTERABLE : English Turkish
adj. söylenebilir, dillendirilebilir, anlatılabilir, ifade edilebilir
UTTERANCE : English Turkish
n. ses çıkarma, söyleme, söyleyiş, ifade, telâffuz, dile getirme, konuşma
UTTERANCES : English Turkish
n. söylenen şeyler, sözler
UTTERED A SCREAM : English Turkish
çığlık attı, bağırdı, feryat etti
UTTERER : English Turkish
n. konuşan kimse, kalpazan, piyasaya süren kimse (sahte şey)
UTTERLY : English Turkish
adv. tamamen, düpedüz, bütün bütün, sapına kadar
UTTERLY ASHAMED : English Turkish
tamamen utanmış, bütünüyle utanmış, tastamam morarmış
UTTERLY CONFUSED : English Turkish
tamamen kafası karışık, kafası bütünüyle karışık, kafası tastamam karışık, adını bile söyleyemeyecek bir halde
UTTERLY CONVINCED : English Turkish
tamamen ikna olmuş, tamamen emin, şüphesi yok, tastamam şüphesiz
UTTERLY DIFFERENT : English Turkish
adj. bambaşka
UTTERLY IGNORANT : English Turkish
adj. kara cahil
UTTERMOST : English Turkish
adj. en fazla, en son, en uzak, son derece
UUCP : English Turkish
UNIX'ten UNIX'e kopyalama protokolü, iki UNIX temelli bilgisayarın bir seri veya modem bağlantısı ile iletişim kurmasını protokol (Bilgisayar)
UUDECODE : English Turkish
n. metinselden kod çözme, kullanıcılara haber grubu mesajları veya elektronik iletilerden kod çözücüyle çözülmüş ikili dosyalar indirme olanağı veren program (Bilgisayar)
UUENCODE : English Turkish
n. metinselden kod çözme, kullanıcılara haber grubu mesajları veya elektronik iletilere ikili dosyalar gönderme olanağı veren program (Bilgisayar)
UV : English Turkish
adj. ultraviyole, Görülebilir ışık spektrumunun uç aralığında mor ötesi ışınlar, ultraviyole (mor ötesi) ışık ile ilgili
UVB : English Turkish
ultraviyole B, 280 ila 320 nanometre arasında bir dalga boyuna sahip, güneş yanığı ve cilt kanserine sebep olan güneş ışığının ısıl unsurunu oluşturan elektromanyetik radyasyon
UVDA AIRPORT : English Turkish
Uvda havaalanı, Eilat'ın kuzeybatısında İsrail uluslararası havaalanı
UVEA : English Turkish
n. üvea, göz bebeğinin renkli olan iç zarı, kan damarlarını ve göze rengini veren pigmentleri taşıyan göz tabakası (Anatomi)
UVEAL : English Turkish
adj. üveanın, üvea ile ilgili, üveaya özgü, kan damarlarını ve göze rengini veren pigmentleri taşıyan göz tabakasıyla ilgili, bu tabakaya özgü
UVEITIS : English Turkish
n. üvea (kan damarlarını ve göze rengini veren pigmentleri taşıyan göz tabakası) yangısı, inebe yangısı, üvea enfeksiyonu
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani