Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
VIRTUOUS : English Turkish

adj. erdemli, faziletli, iffetli, namuslu, dürüst, ustalık gerektiren

VIRTUOUSLY : English Turkish

adv. erdemli bir şekilde, erdemlice; ahlaki bir şekilde, ahlaklıca (özellikle cinsel yönden)

VIRTUOUSNESS : English Turkish

n. erdemlilik, erdemli olma durumu; iyilik; ahlaklılık, ahlakilik; dosdoğruluk, diklik, dimdiklik; bütünlük, tamlık

VIRUCIDAL : English Turkish

adj. virüsidal, virüs öldürücü, virüs öldüren

VIRUCIDE : English Turkish

n. virüsit, virüs öldürücü, virüs öldüren madde

VIRULENCE : English Turkish

n. zehirlilik, öldürücülük, kin, düşmanlık, şiddet, keskinlik

VIRULENCY : English Turkish

n. aşırı kincilik, aşırı düşmanlık, aşırı kindarlık; zararlılık, zehirlilik, zehirli olma durumu

VIRULENT : English Turkish

adj. kuvvetli, öldürücü, düşmanca, kin dolu, şiddetli, çabuk ilerleyen

VIRULENT WORD : English Turkish

kötücül kelime, zehirli konuşma, düşmanca konuşma, nefret içeren kelime, kindarlık içeren söz

VIRULENT WORDS : English Turkish

kötücül kelimeler, zehirli konuşma, düşmanca konuşma, nefret içeren kelimeler

VIRULENTLY : English Turkish

adv. zehirlice, zehirli bir şekilde; nefretlice, düşmanca, kindarca; tiksindirici bir biçimde, uygunsuzca, uygunsuz bir şekilde

VIRUS : English Turkish

n. virüs

VIRUS WARFARE : English Turkish

virüs savaşı, düşman nüfusunda hastalık yaratmak üzere savaş sırasındaki virüs kullanımı

VIRUSAFE : English Turkish

n. bir anti-virüs programı, filtreleri tanımlayarak bilgisayar virüslerini ortadan kaldıran program (İsrailli Eliashim şirketinin bir ürünü)

VIRUSSCAN : English Turkish

n. bilgisayar dosyaları içindeki virüslerin yerlerini belirleyen program (McAfee şirketinin bir ürünü)

VIS : English Turkish

n. kuvvet, güç, yetki

VIS A VIS : English Turkish

adv. karşı karşıya, yüz yüze

VIS MAJOR : English Turkish

n. zorlayıcı neden

VIS VIVA : English Turkish

n. devimsel enerji

VIS-A-VIS : English Turkish

n. (Fransızca) karşı karşıya, yüz yüze, yüz yüze olan kimse veya şey (başkasının karşısında); aynı düzeydeki rakip, muadil rakip; muadil, benzer, aynı konumda, karşılık gelen; iki kişilik koltuk, iki kişilik küçük kanepe

VIS-A-VIS : English Turkish

adv. (Fransızca) karşı karşıya, yüz yüze

VIS-A-VIS : English Turkish

prep. (Fransızca) ile karşılaştırılınca, ile karşılaştırılırsa, mukayese olarak, nazaran;
e dair,
e göre,
e ile ilgili; karşılık, karşıtı, zıttı; ile yüz yüze, ile karşı karşıya

VISA : English Turkish

n. visa [fin.], vize, onay

VISA : English Turkish

v. vize vermek, onaylamak

VISA SUPPORT : English Turkish

n. viza desteği