English Turkish
WENT PUBLIC : English Turkish
halka açıldı, halka sunuldu, halk bilgilendirildi, geniş kitlelere açıldı
WENT ROUND IN CIRCLES : English Turkish
daireler çizdi, kısır döngüye girdi, yerinde saydı, kendi kuyruğunu kovaladı
WENT SHOPPING : English Turkish
alışverişe çıktı, alışveriş yaptı, ihtiyaçlarını karşıladı, gerekli malzemeleri satın aldı
WENT SMOOTHLY : English Turkish
ahatça geçti, iyi gitti, layıkıyla ve hiçbir sorun çıkmadan uygulandı
WENT THE WAY OF ALL FLESH : English Turkish
sonu herkesinki gibi oldu, öldü, geberdi, nalları dikti
WENT THROUGH : English Turkish
geçti, içinden geçti, tecrübe etti, deneyimledi; onu geçti
WENT THROUGH A CRISIS : English Turkish
krizden geçti, kriz yaşadı, kriz tecrübesi edindi, zor koşullardan geçti
WENT TO BED : English Turkish
yatağa gitti, yattı, uyudu, yatağa girdi ve uyudu
WENT TO CANOSSA : English Turkish
Canossa'ya gitti, özür diletildi, teslim olmaya ve özür dilemeye zorlandı, onurunu bıraktı ve af diledi
WENT TO HIS HEAD : English Turkish
onun başına vurdu, onun başını döndürdü, onu sersemletti, onu sersem etti, onu sarhoş eti
WENT TO LAW : English Turkish
hukuka gitti, mahkemeye başvurdu, hukuk sistemine başvurdu
WENT TO THE DOGS : English Turkish
kötü oldu, kötüleşti, kötüye gitti, geriledi
WENT TO THE PEOPLE : English Turkish
halka gitti, kamuya gitti, seçime gitti, oylamaya açıldı
WENT TO WORK : English Turkish
işe gitti, çalışmaya gitti, aktif olarak çalışmaya başladı
WENT TOO FAR : English Turkish
çok ileri gitti, abarttı, büyüttü; sınırı aştı, haddini aştı
WENT UNDERGROUND : English Turkish
yeraltına indi, yeraltına girdi, saklandı, gizlendi, kendini gizledi; gizlice ve yasa dışı bir şekilde hareket etmeye başladı
WENT UP IN FLAMES : English Turkish
yandı, yakıldı, alevlere büründü, ateşe verildi
WENT UP IN SMOKE : English Turkish
yanıp kül oldu, buharlaşıp kayboldu, duman gibi kayboldu, buhar gibi uçtu, ortadan kayboldu
WENT UP THE LADDER : English Turkish
asamakları çıktı, başardı, başarılı oldu, terfi etti, terfi ettirildi, statüsü ilerledi, pozisyonu ilerletildi
WENT WELL : English Turkish
iyi gitti, iyi gerçekleşti, başarılı oldu, başardı
WENT WITH THE STREAM : English Turkish
akışına gitti, aşkıyla gitti, trendi izledi, trende göre hareket etti
WENT WITH THE TIDE : English Turkish
akışına gitti, aşkıyla gitti, trendi izledi, trende göre hareket etti
WENTLETRAP : English Turkish
n. sert ve beyaz sarmal kabuklu deniz salyangozu
WEPT : English Turkish
v. "weep (ağlamak)", gözyaşı dökmek, ağlamak; sıvı çıkartmak, akışkan oluşturmak, damlatmak (terlemek gibi)
WEPT BITTERLY : English Turkish
çok acı ağladı, çok içli ağladı, dokunaklı ağladı, çok ağladı
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani