English Turkish
WENT AFTER HIM : English Turkish
arkasından gitti, ardı sıra gitti, peşinden gitti, ona bakmak için peşinden gitti, onu izledi, onu takip etti
WENT AGAINST THE ESTABLISHMENT : English Turkish
herkesin yaptığının tersine gitti, toplum kurallarına uymadı, isyan etti, topluma uymayan biriydi, yenilikçiydi, girişkendi
WENT AGAINST THE TIDE : English Turkish
dalgaya karşı yüzdü, akıntıya karşı kulaç attı, herkesin yaptığının tersine gitti, toplum kurallarına uymadı, isyan etti, topluma uymayan biriydi, kabul edilen standartlara uygun davranmadı
WENT ASTRAY : English Turkish
yoldan çıktı, saptı, kötü yola düştü, kötü yola saptı, yanlış yola saptı, onursuzlaştı
WENT BACK HOME : English Turkish
eve döndü, tekrar eve döndü, tekrar yuvaya döndü
WENT BACK ON HIS WORD : English Turkish
söylediğinden döndü, pişman oldu, vazgeçti (sözünden)
WENT BACK TO HIS ROOTS : English Turkish
kökenine döndü, aslına döndü, atalarının geleneklerine sarıldı, daha önceki nesillerin uygulamalarına geri sarıldı
WENT BACK WHERE HE CAME FROM : English Turkish
geldiği yere geri döndü, çekip gitti, basıp gitti
WENT BAD : English Turkish
adj. ekşimiş, çürümüş
WENT BALD : English Turkish
kelleşti, kel oldu, başındaki saçları kaybetti, saçsızlaştı
WENT BANKRUPT : English Turkish
iflas etti, iflasını ilan etti, borçlarını ödeyemeyeceğine mahkeme hükmetti, mallarını kaybetti, varlıklarını kaybetti
WENT BLIND : English Turkish
kör oldu, körleşti, görüşünü kaybetti, görme duyusunu kaybetti
WENT BUST : English Turkish
parasız kaldı, beş parasız kaldı, faydasızlaştı, yararsız hale geldi
WENT BY RAIL : English Turkish
ay ile gitti, trenle gitti, demiryoluyla gitti
WENT BY THE BOOK : English Turkish
kitaptan takip etti, kuralları takip etti, kurallara uydu, "düz ve dar" olan yolu takip etti
WENT CRAZY : English Turkish
çıldırdı, delirdi, aklını kaybetti
WENT DOWN LIKE A HOUSE OF CARDS : English Turkish
kâğıttan kule gibi çöktü, kâğıt ev gibi yerle bir oldu, sağlam ve etkisiz bir temeli olmadığı için çöktü
WENT DOWN ON HIS KNEES : English Turkish
dizleri üzerine çöktü, yalvardı, yakardı, dilendi, rica etti
WENT DOWN THE DRAIN : English Turkish
oşa gitti, ziyan oldu, heba oldu, gelmemek üzere gitti, kayboldu, buhar olup uçtu
WENT FAR : English Turkish
uzağa gitti, uzaklaştı, uzun bir mesafeye gitti, iyi yol aldı, iyi başarı sağladı
WENT FISHING : English Turkish
alığa çıktı, balık avlamaya gitti
WENT FOR A DRIVE : English Turkish
araba sürmeye gitti, direksiyon sallamaya gitti, araba kullandı, kısa bir süreliğine araba sürdü
WENT FOR IT : English Turkish
ona karar verdi, o meseleye yatırım yapmaya karar verdi
WENT FROM DOOR TO DOOR : English Turkish
kapı kapı dolaştı, kapıdan kapıya gezdi, her kapıyı çaldı, bağış topladı, iyilik istedi, yardım istedi
WENT HEAD TO HEAD WITH EACH OTHER : English Turkish
kafa kafaya çarpıştılar, kafaları çarpıştırdılar, kavga ettiler, birbiriyle yarıştılar, birbiriyle mücadele ettiler, birbirine karşı pes etmediler (Argo)
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani