English Turkish
BOUNDLESSLY : English Turkish
adv. sınırsız bir şekilde, engin bir şekilde, sonsuz bir şekilde, sınırlanmadan
BOUNDLESSNESS : English Turkish
n. enginlik
BOUNTEOUS : English Turkish
adj. cömert, eli açık, bol
BOUNTEOUSLY : English Turkish
adv. bolca, çokça; cömertçe, eli açık bir şekilde
BOUNTEOUSNESS : English Turkish
n. cömertlik, eli açıklık, hayırseverlik, iyilikseverlik; bolluk, çokluk, gürlük
BOUNTIFUL : English Turkish
adj. cömert, eli açık, bol
BOUNTIFULLY : English Turkish
adv. bolca, cömertçe
BOUNTIFULNESS : English Turkish
n. bolluk, çokluk, gürlük
BOUNTY : English Turkish
n. cömertlik, armağan, hediye, bağış, ikramiye, prim
BOUNTY HUNTER : English Turkish
ödül avcısı, kelle avcısı, para ödülü karşılığında suçluları ve yabani hayvanları yakalayan kimse; değerli bir şeyi yeniden ele geçirdiği için para ödülü alan kimse; kendisine komisyonla ödeme yapılan kimse (Argo)
BOUNTYLESS : English Turkish
adj. cömert olmayan, eli açık olmayan, hayırsever olmayan, iyiliksever olmayan
BOUQUET : English Turkish
n. buket, demet, çiçek demeti, deste; şarap kokusu; iltifat, kompliman, övgü
BOUQUET GARNI : English Turkish
n. garni demeti, (Fransız Mutfağı) pırasa yaprağına sarılmış defne gibi kokan bitkiler içeren demet (çorbalarda soslara ve diğer yiyecekler kullanılır)
BOUQUET OF FLOWERS : English Turkish
çiçek buketi, çiçek demeti, çiçek destesi
BOUQUINISTE : English Turkish
n. sahaf, kullanılmış kitaplar satan kimse (Fransızca)
BOURBON : English Turkish
n. burbon, mısır ve çavdar viskisi; muhafazakâr partili
BOURDON : English Turkish
n. kalın ve tek sesli ezgi
BOURG : English Turkish
n. kasaba, köy; ortaçağda Fransız pazar kasabası
BOURGEOIS : English Turkish
n. burjuva, kent soylu; dokuz puntoluk harf
BOURGEOIS : English Turkish
adj. burjuva, kent soylu
BOURGEOISIE : English Turkish
n. burjuvazi, kent soylu sınıfı
BOURGEON : English Turkish
n. filizlenmek, filiz vermek, tomurcuk açmak
BOURGEON : English Turkish
v. filizlenmek, filiz vermek, tomurcuk açmak; genişlemek
BOURN : English Turkish
n. dere, çay, su, sınır, hedef, amaç; memleket, diyar
BOURNE : English Turkish
n. dere, çay, su, sınır; amaç; hedef, memleket, diyar
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani