English Turkish
BREAK THE WINDOW : English Turkish
pencereyi kırmak, pencereyi yerle bir etmek
BREAK THROUGH : English Turkish
yarıp geçmek, doğmak, çıkmak, görünmek
BREAK THROUGH SECURITY RAILS : English Turkish
güvenlik şeridini aşmak, güvenlik bariyerini geçmek, koruma bariyerlerini zorla geçmek
BREAK THROUGH THE SHACKLES OF HABIT : English Turkish
alışkanlığın prangalarını kırmak, bir alışkanlıktan vazgeçmek, alışkın olunan bir durumu değiştirmek
BREAK TO PIECES : English Turkish
parçalanmak, parçalara ayrılmak
BREAK UP : English Turkish
itirmek, parçalamak, üzmek, ayrılmak, bitmek, bozulmak (nişan), tatile girmek, eğlendirmek, ufalamak, parçalanmak
BREAK WIND : English Turkish
osurmak, gaz yapmak
BREAK WITH : English Turkish
ayrılmak, ilişkiyi kesmek, bağlantıyı koparmak
BREAK-EVEN-POINT : English Turkish
aşa baş noktası, kâra geçiş noktası, kazanç ve giderlerin eşit olduğu nokta (Ticaret)
BREAK-FALL : English Turkish
n. kontrollü düşüş, (Spor) düşmenin etkisini azaltan teknik
BREAK-IN : English Turkish
n. zorla girme, haneye tecavüz, bir kimsenin mülküne veya evine zor kullanarak girme (bir şiddet fiili işlemek veya hırsızlık yapmak amacıyla); çalışan performansının değerlendirildiği işe ilk başlama süreci
BREAKABLE : English Turkish
adj. kırılır, kırılabilir, bozulabilir, ehlileşir, sürülebilir (toprak)
BREAKABLENESS : English Turkish
n. kırılabilirlik, kolayca kırılabilir olma durumu
BREAKAGE : English Turkish
n. kırılma, kırma, kırık parça
BREAKAWAY : English Turkish
n. ayrılma, çekilme
BREAKAWAY REGION : English Turkish
kopma bölgesi, ayrılma bölgesi, daha büyük bir birlikten bağımsızlığını isteyen grup
BREAKBEAT : English Turkish
n. aralıklı atış, düzensiz atış, düzensiz atma, düzensiz ritim
BREAKBONE : English Turkish
n. dengue ateşlenmesi, dengue ateşi, yüksek ateş ve kaslarda ve eklem yerlerinde ağrı ile kendini gösteren bulaşıcı bir hastalık (Hindistan Mısır ve Batı Hint Adaları gibi tropik bölgelerde görülür)
BREAKBONE FEVER : English Turkish
n. dengue ateşlenmesi, dengue ateşi, yüksek ateş ve kaslarda ve eklem yerlerinde ağrı ile kendini gösteren bulaşıcı bir hastalık (Hindistan Mısır ve Batı Hint Adaları gibi tropik bölgelerde görülür)
BREAKDANCE : English Turkish
v. break dansı yapmak, break dansı tarzında dans etmek
BREAKDANCER : English Turkish
n. break dansçısı, break dansı tarzında dans eden kimse
BREAKDANCING : English Turkish
n. break dansı, (genellikle rap müziğiyle fiziksel kıvrılma ve akrobasi hareketlerinin sergilendiği dans tarzı, 1970'ler boyunca kentlerde ortaya çıkmıştır) break dansı yapma
BREAKDOWN : English Turkish
n. sağlığın bozulması, bozulma, çöküntü, arıza, analiz, tutukluk
BREAKDOWN IN COMMUNICATIONS : English Turkish
iletişim bozukluğu, iletişim arızası
BREAKDOWN TRUCK : English Turkish
n. çekici, kurtarma aracı
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani