Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
BUCKLE UP : English Turkish

toka ile tutturmak, iliştirmek

BUCKLED : English Turkish

adj. bağlı, sıkıca tutturulmuş

BUCKLELESS : English Turkish

adj. tokasız, kopçasız

BUCKLER : English Turkish

n. kalkan

BUCKLING : English Turkish

n. burulma, isli ringa balığı

BUCKLING STRENGHT : English Turkish

n. burulma direnci

BUCKO : English Turkish

adj. palavracı, yüksekten atan

BUCKO : English Turkish

n. palavracı, kasıntılı/övünen arkadaş; otoriter/patronluk taslayan kimse; (İrlandaca Argo) delikanlı veya adam

BUCKPASSER : English Turkish

n. kaytarıcı, birilerinin üzerine yıkarak sorumluluktan kaçınan kimse, devamlı olarak sorumluluğu başkaları üzerinde bırakan kimse

BUCKRA : English Turkish

n. beyaz erkek (Amerika'nın Güneyi'nde kullanılan terim)

BUCKRA : English Turkish

adj. beyaz; beyaz adamın; iyi; güçlü

BUCKRAM : English Turkish

n. tela, çirişli pamuklu bez, yapmacık resmi tavır

BUCKRAM : English Turkish

adj. yapmacıklı resmi

BUCKS : English Turkish

n. bir soyadı; Pennsylvania'da (ABD) bir ilçe

BUCKSAW : English Turkish

n. çerçeveli testere

BUCKSHEE : English Turkish

n. rüşvet, teşvik pirimi

BUCKSHOT : English Turkish

n. iri saçma

BUCKSKIN : English Turkish

n. güderi, güderi pantolon

BUCKTHORN : English Turkish

n. akdiken; cehri [bot.], topalak

BUCKTOOTH : English Turkish

n. dışarıya bakan ön diş

BUCKTOOTHED : English Turkish

adj. pörtlek diş, ağzından dışarı doğru çıkıntı yapan çok iri dişlere sahip olan

BUCKUP : English Turkish

v. cesaret kazanmak; cesaretlenmek, yüreklenmek; gelişmek; acele etmek; (Argo) mutlu etmek; (Argo) daha eğlenceli veya neşeli yapmak

BUCKWHEAT : English Turkish

n. karabuğday, arap darısı, karabaş (buğday)

BUCOLIC : English Turkish

n. çobanlama, çoban, çiftçi; pastoral şiir

BUCOLIC : English Turkish

adj. pastoral, kır hayatıyla ilgili, çobanlıkla ilgili