Ottoman Turkish
LETAİF : Ottoman Turkish
"Lâtif duygular. (İman yalnız ilim ile değil, imanda çok letaifin hisseleri var. Nasıl ki; bir yemek muhtelif âsâba, muhtelif bir surette inkisam edip tevzi olunuyor. İlim ile gelen mesâil-i imâniye dahi akıl midesine girdikten sonra, derecâta göre ruh, kalb, sır, nefis ve hakeza.. letaif kendine göre birer hisse alır, masseder. Eğer onların hissesi olmazsa, noksandır. M.)"
LETAİF-İ AŞERE : Ottoman Turkish
"On lâtif duygu. On adet lâtifeler.(Letaif-i aşere; İmam-ı Rabbani, kalb, ruh, sır, hafi, ahfa, insanda anasır-ı erbaanın herbir unsurdan o unsura münasib bir lâtife-i insaniye tabir ederek, seyr ü sülukta her mertebede bir lâtifenin terakkiyatı ve ahvalinden icmalen bahsetmiş. Ben kendimce görüyorum ki, insanın mahiyet-i camlasında ve istidad-ı hayatiyesinde çok letaif var. Onlardan on tanesi iştihar etmiş. Hatta hükema ve ulema-i zahiri dahi o letaif-i aşerenin pencereleri veyahut nümuneleri olan havass-ı hamse-i zahire, havass-ı hamse-i batına diye o letaif-i aşereyi başka bir surette hikmetlerine esas tutmuşlar. Hatta avam ve havas beyninde taarüf etmiş olan insanın letâif-i aşeresi, ehl-i tarikin letaif-i aşeresi ile münasebettardır. Meselâ vicdan, a'sab, his, akıl, heva, kuvve-i şeheviye, kuvve-i gadabiye gibi letaifi kalb, ruh ve sırra ilâve edilse letaif-i aşereyi başka bir surette gösterir. Daha bu letaifden başka saika, şaika ve hiss-i kabl-el vuku gibi çok letaif var. R.N.)"
LETB : Ottoman Turkish
Gitmek. * Devretmek. * Bir şeyden ayrılmayıp, ona bağlanmak
LETEYYA : Ottoman Turkish
Büyük emir
LETF : Ottoman Turkish
Sık olmak. * Bahçede ağaçların sık bitmesi. * Yaraşıklı olmak
LETHAN : Ottoman Turkish
Karnı aç olan kişi
LETHURDE : Ottoman Turkish
f. Dayak yemiş, dövülmüş, kötek yemiş
LETM : Ottoman Turkish
Davarın boğazlanacak yerine bıçak çalmak
LETRE : Ottoman Turkish
f. Parça parça. Paramparça. * Eski, yırtık
LETT : Ottoman Turkish
Bağlama. * Karıştırma. * Vurma, dövme, dayak atma. * Yanaşma, yaklaşma
LETTA : Ottoman Turkish
Büyük emir
LETÂFET : Ottoman Turkish
hoşluk, güzellik, incelik, yumuşaklık
LETÂİF : Ottoman Turkish
ince duygular, incelikler, güzellikler
LEUS : Ottoman Turkish
Çok yeyici kişi, obur
LEV : Ottoman Turkish
"Gr: (Şart edâtı) Dahâ ziyade, olsa bile (manâsına gelir.) ""İnne"" gibi mâzi mânâsını muzariye çevirmeyip aksine muzâriyi de mâziye çevirir. Temenni edâtı ve vasıl edâtı olur. Meselâ
Lev-câe Aliyyun leraeytühu: Ali gelse idi, elbette görürdüm."
LEV' : Ottoman Turkish
Yanma. * Yakma
LEV'-İ GARÂM : Ottoman Turkish
Aşk ile, sevgi ile yanma
LEV'A : Ottoman Turkish
(C.: Leveât) Gönül acısı, kalb acısı. Yürek yanıklığı
LEV'A-İ KALB : Ottoman Turkish
İç yanıklığı, gönül acısı
LEVA : Ottoman Turkish
Bulgar parası
LEVAHIK : Ottoman Turkish
(Lâhık. Lâhıka. C.) İlâveler, ekler. Lâhıkalar
LEVAİC : Ottoman Turkish
(Lâice. C.) Kalbleri aşk ateşiyle yananlar
LEVAİH : Ottoman Turkish
(Levâyih) (Lâyiha. C.) Lâyihalar
LEVAİM : Ottoman Turkish
(Lâime. C.) Bir kimsenin yüzüne karşı çekiştirmeler, levmetmeler. Zemmetmeler. Başa kakmalar
LEVAMİ' : Ottoman Turkish
(Lâmia. C.) Parıldayan şeyler, nurlar, parıldamalar
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani