Ottoman Turkish
LEVAZIM : Ottoman Turkish
İhtiyaç maddeleri. Lüzumlu madde. * Ask: Silâhlı kuvvetlerin yiyecek ve giyecek maddelerini, silâh ve cephane dışında kalan çeşitli araç ve ihtiyaçlarını ifade etmek üzere kullanılan umumi tabirdir
LEVAZIMAT : Ottoman Turkish
(Levazım. C.) Lüzumlu maddeler
LEVBAN : Ottoman Turkish
Siyah taşlı yer
LEVC : Ottoman Turkish
Ağız içinde lokma veya başka bir şeyi döndürüp çevirme
LEVCA' : Ottoman Turkish
Hâcet, ihtiyaç
LEVEAT : Ottoman Turkish
(Lev'a. C.) Sevgiden ve mecazî aşktan gelen iç yanıklıkları. Yürekten gelen acılar
LEVEND : Ottoman Turkish
(Levent) f. Yeniçeri devrinde deniz erlerine verilen bir isim. Asker. * Mc: Boylu boslu, yakışıklı, çevik kimse
LEVENDÂN : Ottoman Turkish
(Levend. C.) f. Leventler, askerler
LEVENDÂNE : Ottoman Turkish
f. Leventçesine, hızla, süratle
LEVENT : Ottoman Turkish
denizci asker, yakışıklı
LEVG : Ottoman Turkish
Ağızda bir cismi çiğneyip sonra dışarı tükürmek. * Yalamak
LEVH : Ottoman Turkish
Görünen ibretli manzara. * Üzerinde yazı veya şekil çizilebilir düzlük. * Seyredilen yerin çizili sureti. * Ayet, hadis veya büyüklerin ders verici sözleri. Yazılı şey. * Şimşek çakmak. * Susamak. * Zâhir olmak. * Çalıp almak
LEVH : Ottoman Turkish
levha, yazı, resim, manzara
LEVH-İ HÂTIR : Ottoman Turkish
Hâfıza
LEVH-İ KAZÂ VE KADER : Ottoman Turkish
"Kader ve kazanın levhası, yani: Olmuş ve olacak her bir şeyin ilm-i İlâhîdeki vücudları; yani, ilmen mevcudiyyetleri.(Alem-i gaybdan sayılan geçmiş ve gelecek mevcudatın dahi mânen hayatdar bir vücud-u mânevileri ve ruhlu birer sübut-u ilmîleri vardır ki, levh-i kaza ve kader vasıtası ile o mânevi hayatın eseri, mukadderât nâmı ile görünür, tezahür eder. L.)"
LEVH-İ MAHFUZ : Ottoman Turkish
Her şeyin hayatının ind-i İlâhîde yazılması. İlm-i İlâhînin bir ünvanı
LEVH-İ MAHV : Ottoman Turkish
Mahvolma levhası, bir şeyin harab oluşu ve yıkılışını gösteren manzara
LEVH-İ MAHV VE İSBAT : Ottoman Turkish
"Bir tabirdir. Levh: Görünen ve ibret verici bir vaziyeti ifade eder. Mahv ise; o vaziyetin birden ortadan kalkması, mahvolmasını ifade eder. Gökyüzü bulutlarla kaplı, şimşek çakar, yağmur yağar bir levha halinde iken birden hava açılır, hiç bir şey yokmuş gibi, eski manzarayı mahvolmuş hâlde görürüz. Bu hale mahv diyoruz. Kudret-i İlâhî ile tekrar aynı eski hale gelmesi, havanın yağmurlu, bulutlu, şimşekli manzarasına dönmesi keyfiyyetine de İsbât diyoruz. Cenâb-ı Hakk'ın tekrar mahlukatı dirilteceğine bir işâret olarak bu vaziyete de İsbat deniyor, Cenab-ı Hak levhayı yazıyor, bozuyor.(...Hem zihayatların yaşamasına en lüzumlu rızkı ve istifadece en kolayı ve nefesleri vermek ve nüfusları rahatlandırmak gibi çok vazifeler ile tavzif edilen rüzgârlar dahi; cevvi, âdetâ bir hikmete binâen ""levh-i mahv ve isbat"" ve yazar, ifâde eder, sonra bozar tahtası"" suretine çevirmekle, Senin faaliyyet-i kudretine işâret ve Senin vücuduna şehadet ettiği gibi, Senin merhametinle bulutlardan sağıp zihayatlara gönderilen rahmet dahi; mevzun, muntazam katreleri, kelimeleriyle, Senin vüs'at-ı rahmetine ve geniş şefkatine şehadet eder!... Ş.)"
LEVHA : Ottoman Turkish
Üzerinde yazı veya resim bulunan, duvara asılacak kâğıt. * Bir sayfanın üzerindeki kalın yazı
LEVHA : Ottoman Turkish
manzara, yazı, resim
LEVHİMAHFÛZ : Ottoman Turkish
olmuş ve olacaklarla ilgili bütün bilgilerin yazılı bulunduğu kader levhası
LEVHİMAHV : Ottoman Turkish
varlıkların yazılıp silindiği levha
LEVİD : Ottoman Turkish
f. Çok büyük tencere. Kazan
LEVİYYE : Ottoman Turkish
Bir kimse için ayrılıp saklanan yiyecek
LEVK : Ottoman Turkish
Çiğnemek
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani