Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
MEHAZİN : Ottoman Turkish

Mahzenler. Hazineler. Mal doldurulan yerler

MEHAŞ : Ottoman Turkish

Ev eşyası. Mal, mülk, metâ

MEHBEL : Ottoman Turkish

Rahim sonu. (Veled yatağı derler) * Veled yolu

MEHBİL : Ottoman Turkish

(C.: Mehâbil) Rahim yolu. * Rahim, döl yatağı

MEHBİT : Ottoman Turkish

Bir şeyin indiği yer. İnilecek yer. Yukarıdan aşağı inilecek yer. Düşülen yer

MEHBİT-İ VAHY : Ottoman Turkish

Vahyin indiği kimse. Vahyin ineceği yer. Münzel-i aleyh

MEHBUT : Ottoman Turkish

Hastalık veya bir illetten zayıf nahif olmuş olan

MEHBÎT : Ottoman Turkish

inilen yer

MEHBÛT : Ottoman Turkish

korkudan şaşıran

MEHC : Ottoman Turkish

Cömert, eli açık

MEHCEBİN : Ottoman Turkish

f. Ay alınlı. Alnı ay gibi parlak olan

MEHCENET : Ottoman Turkish

Küçük hurma ağacı

MEHCUR(E) : Ottoman Turkish

(Hicr. den) Uzaklaşmış, uzakta kalmış, ayrı düşmüş. Bırakılmış, metruk, unutulmuş, gayr-i müstâmel. * Saçma sapan, hezeyan. Amel edilmeyen. Kullanılmaz olmuş. Ayrılmış

MEHCURİYET : Ottoman Turkish

Uzaklık, ayrılık. * Bırakılıp unutulma, metrukiyet

MEHCÛR : Ottoman Turkish

ayrılmış

MEHCÜV : Ottoman Turkish

Hicvolunmuş. Zemmolunmuş. Kötülüğü ilân ile zevklenilmiş

MEHD : Ottoman Turkish

Beşik. Beslenilecek, büyüyecek yer. * Yeryüzü. * Yayıp döşemek. * Kâr kazanmak. * Hazırlanmak

MEHD : Ottoman Turkish

eşik

MEHD-ARA : Ottoman Turkish

f. Beşik süsleyen

MEHD-İ UHUVVET : Ottoman Turkish

Uhuvvet beşiği. Kardeşlik kazanılan yer

MEHDED : Ottoman Turkish

Hindibâ otu. * Acı marul

MEHDİ : Ottoman Turkish

"Hidâyete eren veya hidayete vesile olan. Sâhib-üz-zaman. ""Hususi ve şahsi bir tarzda Allah'ın hidayetine mazhar olan, kendisine Cenâb-ı Hak tarafından yol gösterilen"" mânasınadır. Bu kelime ihtida etmiş olanlar için de kullanılmıştır. Mehdi-yi Resul, Mehdi-yi muntazır da denir. Ahir zamanda gelip bütün müslümanları Hakaik-ı imâniye ve Kur'âniyeyi câmi' eserleri ile uyandıracak, dinlerini takviye ve imânlarını tecdit edecek olan ve Peygamberimizin (A.S.M.) Al'inden bir Zâttır. Hz. Peygamberimizin Mehdi hakkındaki tavsiflerinden anlaşılıyor ki; ""Cenab-ı Hak kemâl-i kereminden Din-i Muhammedinin (A.S.M.) ebediyyetine bir alâmet olarak her asırda, her fitne zamanında Mehdi mânâsında bir zâtı gönderip onunla Din-i İslâmı te'yid buyurmuştur."" Mehdi-misâl zâtlar gelmişlerdir. Deccâl ismiyle tâbir edilen dehşetli bir şahsın, Müslümanları İslâmiyetten uzaklaştırmak ve sefâhet ve dalâlete ve dinsizliğe sevk etmeğe çalışmasına karşı, İslâmiyyeti, Kur'ânî eserleriyle müdafaa eden ve Kur'ânın ve imânın hakikatlarını izah ve isbat ile müslümanların imânlarını kuvvetlendiren, taklidi imânları tahkiki imân kuvvetine tebdil eden ve ehl-i imânı ikâz edip uyandıran ve her hâliyle Hz. Peygambere (A.S.M.) tâbi olan evliyaullahtan, mücâhid, ferid ve cadde-i Kübra-i Kur'âniye yolunda giden ve bu cadde-i kübrayı gösteren rehber-i zaman, yüksek bir zâttır. (Bak: Deccâl)(Suâl
Ahir zamanda Hz. Mehdi geleceğine ve fesada girmiş âlemi ıslâh edeceğine dâir müteaddid rivâyât-ı sahiha var. Halbuki, şu zaman, cemaat zamanıdır; şahıs zamanı değil. Şahıs ne kadar dâhi ve hattâ yüz dâhi derecesinde olsa bir cemaatin mümessili olmazsa, bir cemaatin şahs-ı mânevisini temsil etmezse; muhalif bir cemaatin şahs-ı mânevisine karşı mağlubdur. Şu zamanda kuvvet-i velâyeti ne kadar yüksek olursa olsun böyle bir cemaat-i beşeriyenin ifsâdat-ı azimesi içinde nasıl ıslâh eder? Eğer Mehdinin bütün işleri harika olsa, şu dünyada Hikmet-i İlâhiyyeye ve Kavânin-i Adetullâha muhalif düşer. Bu Mehdi mes'elesinin sırrını anlamak istiyoruz?Elcevab: Cenâb-ı Hak, kemâl-i rahmetinden, Şeriat-ı İslâmiyyenin ebediyyetine bir eser-i himâyet olarak, her bir fesâd-ı ümmet zamanında bir müslih veya bir müceddid veya bir halife-i zişân veya bir kutb-u a'zâm veya bir mürşid-i ekmel veyahud bir nevi Mehdi hükmünde mübârek zâtları göndermiş, fesadı izâle edip milleti ıslâh etmiş. Din-i Ahmediyi (A.S.M.) muhafaza etmiş. Mâdem âdeti öyle cereyan ediyor; âhir zamanın en büyük fesadı zamanında; elbette en büyük bir müctehid, hem en büyük bir müceddid, hem hâkim, hem mühdi, hem mürşid, hem kutb-u a'zâm olarak bir zât-ı nurâniyi gönderecek; ve o zât da Ehl-i Beyt-i Nebeviden olacaktır. Cenâb-ı Hak, bir dakika zarfında beynes-semâ ve-l arz âlemini bulutlarla doldurup boşalttığı gibi, bir saniyede denizin fırtınalarını teskin eder ve bahar içinde bir saatte yaz mevsiminin nümunesini ve yazda bir saatte kış fırtınasını icad eden Kadir-i Zülcelâl, Mehdi ile de Alem-i İslâmın zulumatını dağıtabilir ve vâdetmiştir, vâdini elbette yapacaktır. Kudret-i İlâhiyye noktasında bakılsa, gâyet kolaydır. Eğer dâire-i esbâb ve Hikmet-i Rabbâniye noktasında düşünülse, yine o kadar ma'kul ve vuku'a lâyıktır ki; ""Eğer Muhbir-i Sâdıktan rivâyet olmazsa dahi, her hâlde öyle olmak lâzım gelir ve olacaktır"", diye ehl-i tefekkür hükmeder. M.)"

MEHDİ-İ MUNTAZIR : Ottoman Turkish

(Şiilerin itikadına göre) Kıyameti bekleyen mehdi

MEHDİ-MİSAL : Ottoman Turkish

Mehdiye benzer surette. Mehdi gibi hidayete vesile olan

MEHDİ-Yİ ABBASÎ : Ottoman Turkish

(Hi:
163) Abbâsi Halifesidir. Ebu Abdullah Muhammed diye de anılır. Halife Mansurun oğludur. Meşhur ve iyiliği ile umumi kabul gören bir zat olup hususan sulh zamanında imparatorluğun inkişafı için çok çalışmıştır. Yeni yollar yaptırmış, postayı ıslâh etmiş ve Abbâsi Sülâlesinin en iyi hükümdarı olarak tanınmıştır