Ottoman Turkish
NİYAZ : Ottoman Turkish
f. Yalvarma, yakarma. Dua. * Rağbet ve istek. * Hâcet, ihtiyaç
NİYAZİ-İ MISRÎ : Ottoman Turkish
(Mi:
1694) Malatya'nın Soğanlı köyünde doğdu. Şâir ve tasavvufçu olup Halvetî tarikatının Niyaziye veya Mısriye şubesini kurmuştur. Mısır'da Câmi-ül-Ezher'de tahsil gördü. 1646'da İstanbul'a döndü ve Sokollu Mehmed Paşa Medresesinde irşada başladı. Eserlerinden bazıları şunlardır: Risale-i Hasaneyn, Mevâid-ül İrfan ve Avâid-ül İhsan, Hidayet-ül İhvan, Mektubat gibi eserleri ve bir de şiirlerini cami' divanı vardır
NİYAZKÂR : Ottoman Turkish
f. Yalvarıp yakaran. Dua eden. İhtiyacı olan
NİYAZKÂRÂNE : Ottoman Turkish
Yalvararak, niyaz ederek. * Muhtaç olarak, muhtaçlıkla
NİYAZMEND : Ottoman Turkish
(C.: Niyazmendân) f. İhtiyacı olan, muhtaç. * Yalvaran, yakaran, niyaz eden
NİYERE : Ottoman Turkish
(Nâr. C.) Ateşler
NİYET : Ottoman Turkish
"Kasd. Kalbin bir şeye yönelmesi. * Fık: Yapılan bir vazife ile Cenab-ı Hakk'a taatta bulunmayı ve O'na mânen yaklaşmayı kasdetmektir.(Niyet, ölü ve meyyit olan hâletleri ihya eden ve canlı, hayatlı ibadetlere çeviren bir ruhtur. Ve keza niyette öyle hâsiyet vardır ki; seyyiâtı hasenâta ve hasenâtı seyyiâta tahvil eder. Demek niyet, bir ruhtur. O ruhun ruhu da ihlâsdır. Öyle ise necat, halâs ancak ihlâs iledir. İşte bu hasiyete binaendir ki; az bir zamanda çok ameller husule gelir. Buna binâendir ki; az bir ömürde, Cennet bütün lezâiz ve mehasiniyle kazanılır. Ve niyet ile insan, dâimî bir şâkir olur. Şükür sevabını kazanır. M.N.)"
NİYET : Ottoman Turkish
kalbin bir işe yönelmesi
NİYETEN : Ottoman Turkish
niyetçe
NİYLEC : Ottoman Turkish
Çivit
NİYY : Ottoman Turkish
Çiğ, olmamış, ham
NİYYAT : Ottoman Turkish
(Niyet. C.) Niyetler
NİYÂZ : Ottoman Turkish
yalvarma, yakarış
NİYÂZDÂR : Ottoman Turkish
yalvaran
NİZA : Ottoman Turkish
Cima etmek
NİZA' : Ottoman Turkish
"Çekişme, kavga. (Dünya öyle bir meta' değil ki; bir niza'a değsin. ""Çünki fani ve geçici olduğundan kıymetsizdir."" Koca dünya böyle ise dünyanın cüz'î işleri ne kadar ehemmiyetsiz olduğunu anlarsın. M.)"
NİZA-İ LAFZÎ : Ottoman Turkish
Boşuna çene yarıştırma. Sözle yapılan kavga
NİZAL : Ottoman Turkish
Nişan, işaret, alâmet
NİZAM : Ottoman Turkish
Sıra, dizi, düzen. Dizilmiş olan şey, sıralanmış. * İcaba göre yapılan kanun. Bir kaideye binaen tertib olunmak ve ona binaen tertib olundukları kaide. * Bir işin sebat ve kıyamına medar, sebep olan şey ve hâlet
NİZAM : Ottoman Turkish
düzen, düzenlilik
NİZAM-ÜD DİN : Ottoman Turkish
(Nizameddin) Dinin nizam ve düzeni
NİZAM-I CEDİD : Ottoman Turkish
Yeni nizam. Osmanlı Devletinde III. Sultan Selim zamanında yeni nizamla yetiştirilen bir askerî teşkilât
NİZAM-I ÂLEM : Ottoman Turkish
Kâinatta Allah'ın koyduğu umumi nizam. (Nizam-ı âlem saadet-i ebediyeye işaret ediyor. S.) (Bak: Delil-i inayet)
NİZAMEN : Ottoman Turkish
Nizam dairesinde. Nizama ve kanuna tabi olarak
NİZAMİYE : Ottoman Turkish
İlk askerlik devresi. * Bu nevi askerlik işleriyle uğraşan daire. * Tanzimat ordusunun asıl silâh altında bulunan kısmı
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani