Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
OKYANUS : Ottoman Turkish

Büyük deniz. Bahr-ı muhit. * Arapça büyük lügat kitabı

OKYÂNUS : Ottoman Turkish

üyük deniz

OKIYYE : Ottoman Turkish

eskiden kullanılan bir ağırlık birimi, dörtyüz dirhem

OLİGARŞİ : Ottoman Turkish

Yun. Siyasi iktidarın, bir zümreden olan kişilerin elinde bulunması

OPERASYON : Ottoman Turkish

Fr. Bir cerrahın canlı bir vücut üzerinde yaptığı cerrahi müdahale. Ameliyat

ORAN : Ottoman Turkish

Ölçü, mikyas. * Biçim, tenasüb, endam. * Tahmin, keşif

ORDU : Ottoman Turkish

t. Bir devletin dinini, namusunu, vatan ve istiklâlini her çeşit yabancı taarruz ve tecavüzüne karşı koruyan askerî en büyük üç kuvvetten biri. Hava Ordusu, Deniz Ordusu, Kara Ordusu gibi. * En büyük askerî birlik. * Aynı iman ve düşünce sahiplerinin faaliyette olanlarının hepsi. (Maarif Ordusu, İlim Ordusu gibi mecazî olarak da söylenir.)

ORDU : Ottoman Turkish

askerlerden meydana gelen düzenli topluluk

ORDU (URDU) DİLİ : Ottoman Turkish

Pakistan'da Müslümanların konuştukları Arapça, Türkçe, Farsça ve Hintçeden müteşekkil olan dil

ORDU-YU MÜBLÂ : Ottoman Turkish

Perişan edilmiş, dağıtılmış ordu

ORDUGÂH : Ottoman Turkish

f. Ordunun konakladığı yer. Açıkta konaklayan ordunun konaklama yeri

ORDUGÂH : Ottoman Turkish

ordunun konaklama yeri

ORDUMİSÂL : Ottoman Turkish

ordu gibi

ORGAN : Ottoman Turkish

t. Uzuv. Canlılarda belli bir vazifeyi yapmak için bir arada yaratılmış nesiclerin teşkil ettiği vücud parçası. (El, ayak, baş, göz.. gibi) * Bir fikre, bir gayeye hizmet için çalışan. * Âlet

ORGAN : Ottoman Turkish

uzuv

ORGANİZASYON : Ottoman Turkish

Fr. Düzenleme, hazırlama, tanzim. * Teşkilât

ORHAN GAZİ : Ottoman Turkish

(Mi:
1359) Osmanlı Devletinin kurucusu olan Babası Osman Gazi vefat edince (1326) Onun yerine tahta geçti. Onu yetiştiren, Hocası Şeyh Edebâli idi. Genç yaşta gazi akıncılar arasına karıştı, çok cesur ve atılgandı. Akıncı Gaziler onun oğlu Süleyman Paşa kumandasında Rumeli'ye geçtiler. Türbesi Bursa'dadır. (R. Aleyh)

ORİJİNAL : Ottoman Turkish

Fr. Bir şeyin aslı. Tuhaf, garib hâli olan. * Değişik. * Nev'i şahsına mahsus, kendine mahsus. * Vasıf ve keyfiyetleri cihetinden benzerlerinden ayrı ve üstün. * Bir nümuneye göre olan

ORİJİNAL : Ottoman Turkish

kendine has, özgün

ORSA : Ottoman Turkish

Yelkenleri mümkün olduğu kadar rüzgârın estiği cihete yaklaştırarak seyretmek hâli. * Geminin sol tarafı, iskele

ORTODOKS : Ottoman Turkish

Hıristiyanlıkta bir mezhep

ORUÇ : Ottoman Turkish

(Bak: Savm
Ramazan)(Oruç en gafillere ve mütemerridlere za'fını ve aczini, fakrını ihsas ediyor. Açlık vasıtası ile midesini düşünüyor. Midesindeki ihtiyacını anlar. Zayıf vücudu ne derece çürük olduğunu hatırlıyor. Ne derece merhamete ve şefkata muhtaç olduğunu derk eder. Nefsin fir'avunluğunu bırakıp kemal-i acz ve fakr ile dergâh-ı İlâhiyeye ilticaya bir arzu hisseder ve bir şükr-ü manevî eliyle rahmet kapısını çalmağa hazırlanır. Eğer gaflet kalbini bozmamış ise... M.)

ORUÇ : Ottoman Turkish

mühim bir ibadet

OSMAN (R.A.) : Ottoman Turkish

"Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'ın en yakın sahabelerinden, Aşere-i Mübeşşere'den ve İslâmiyet için en çok fedakârlık gösterenlerdendir. Hz. Talha ve Zübeyr'den evvel imana geldi, iman edenlerin beşincisi oldu. Resül-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın üçüncü halifesi ve damadıdır. Hazret-i Osman (R.A.) çok zengindi. Bütün malını Peygamberimiz ve İslâmiyet için feda etti. Çok hayâ ve hilm sahibi idi. Peygamberimizin (A.S.M.) iki kızı ile evlenmek nasib olduğu için kendisine ""Zinnureyn"" nâmı da verilmiştir. Hz. Ebu Bekir'in (R.A.) toplayıp cem'ettiği Kur'ân-ı Kerim nüshalarını teksir ederek mühim merkez ve vilâyetlere gönderdi. Sekseniki yaşında şehid edildi. (R.A.)"

OSMANİYÂN : Ottoman Turkish

(Osmanî. C.) Osmanlılar