Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
SEDC : Ottoman Turkish

Yalan

SEDD : Ottoman Turkish

Tıkamak, kapamak, mâni olmak. * Baraj. * Perde, Mânia. * Rıhtım. * Set, tümsek

SEDD : Ottoman Turkish

set, engel

SEDD-İ BÂB : Ottoman Turkish

Kapı örtme

SEDD-İ NUTK : Ottoman Turkish

Susma

SEDD-İ RASİN : Ottoman Turkish

Sağlam set

SEDD-İ REMAK : Ottoman Turkish

Ölmeyecek kadar yeyip içmek

SEDD-İ SEDİD : Ottoman Turkish

Yıkılması zor olan, sağlam sed. Yıkılmayacak derecede sağlam sedd

SEDD-İ ZERAİ' : Ottoman Turkish

"Şer'an memnu olan bir şeye vesile teşkil eden mübah fiillerin de men edilmesi. ""Def-i mefasid, celb-i menafiden evlâdır."" Buna binaen insan, şer'an memnu olan herhangi bir şeye sâik olacak şeylerden sakınması icab eder, o şeyler hadd-i zâtında mennu olmasa da. Bu husus Mâlikî Mezhebinde delil kabul edilen bir mes'eledir."

SEDD-İ ZÜLKARNEYN : Ottoman Turkish

(Bak: Zü-l karneyn)

SEDD-İ ÂHENİN : Ottoman Turkish

Demirden yapılan set

SEDDAD : Ottoman Turkish

Tıpa. Şişe tıpası. * Tampon

SEDEF : Ottoman Turkish

(Bak: Sadef)

SEDEL : Ottoman Turkish

(C.: Südul-Esdâl-Esdül) Bir kuş adı. * Örtmek, setretmek

SEDEM : Ottoman Turkish

Hüzün, keder, tasa. * Nedâmet, pişmanlık

SEDEN : Ottoman Turkish

(Sedâne) Hizmet

SEDENE : Ottoman Turkish

(Sâdin. C.) Kapıcılar. Perdedarlar. Kâbe-i Mükerremenin kapıcıları

SEDG : Ottoman Turkish

Baş yarığı. * Baş yarma

SEDH : Ottoman Turkish

Döşemek. * Uçuk hastalığı. * Bir nesneyi açıp yaymak ve arkası üstüne bırakmak. * Deve çökertmek. * Kırba doldurmak

SEDİD : Ottoman Turkish

Doğru. Yanlış ve yalan olmayan. * Müstakil. * Muhkem. Metin

SEDİD : Ottoman Turkish

doğru, sağlam

SEDİF : Ottoman Turkish

Deve hörgücü. * Her canlının sırtı

SEDİL : Ottoman Turkish

(C.: Sedâil) Askı. Perde. Örtü. Zar

SEDİN : Ottoman Turkish

Semiz, besili, etli ve cüsseli kimse

SEDİR : Ottoman Turkish

Köşk. * Nehir. * Karyola. * Odanın baş köşesine konulan döşenmiş kerevet