Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
SERYE (SERYÂ) : Ottoman Turkish

Yaş yer

SERZAKİR : Ottoman Turkish

f. Başta gelen zâkir, zikredenlerin başı. (Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'dan kinâye olur.)

SERZEDE : Ottoman Turkish

f. Baş göstermiş, uç vermiş, çıkmış

SERZEMİN : Ottoman Turkish

f. Başını yere koyarak

SERZENİŞ : Ottoman Turkish

f. Takaza, tekdir. Başa kakma, çıkışma, azarlama

SERZENİŞ : Ottoman Turkish

aşa kakma, takaza

SERZÂKİR : Ottoman Turkish

aş zikirci

SERÂ : Ottoman Turkish

yer, toprak

SERÂB : Ottoman Turkish

serap, olmayıp da var gibi görünen

SERÂİR : Ottoman Turkish

sırlar

SERÂPÂ : Ottoman Turkish

aştan başa

SERÂSER : Ottoman Turkish

aştan başa

SERÇEŞME : Ottoman Turkish

(C.: Serçeşmegân) f. Çeşme başı, su başı. Pınar. * Pir, şeyh. Baş. * (Tanzimattan evvel) yardımcı askerlerin maddi işlerine bakan kimse

SERÎ : Ottoman Turkish

çabuk

SERÎR : Ottoman Turkish

kürsü, taht

SERÎÜSSEYR : Ottoman Turkish

hızlı akan

SERÎÜTTEESSÜR : Ottoman Turkish

hemen etkilenen

SERÎÜZZEVÂL : Ottoman Turkish

çabuk geçen

SERÜVEN : Ottoman Turkish

Başa gelen, heyecan verici hâdise. Sergüzeşt, macera

SERIK : Ottoman Turkish

Hırsızlık

SERŞAR : Ottoman Turkish

f. Ağzına kadar dolu. Dökülecek derecede dolu. * İleri giden, sınırı aşan

SERŞİKESTE : Ottoman Turkish

f. Ucu kırılmış olan. Başı kırık

SET : Ottoman Turkish

engel, duvar

SET'ET : Ottoman Turkish

Böy denilen zehirli böcek

SETA : Ottoman Turkish

Hamakat, ahmaklık