Ottoman Turkish
KEBAİR : Ottoman Turkish
"(Kebire. C.) Büyük şeyler, büyük günahlar. Kebairin sıralanışı:-Allah'ı inkâr etmek.-Allah'a şirk koşmak.-Kat'iyyen sâbit olan dini bir hükme inanmamak.-Allah'ın rahmetinden ümidini kesmek.-Allah'ın cezasından, mekrinden ve azabından emin olmak.-Günah üzerinde ısrar etmek. Yâni, herhangi bir günahı devamlı işleyip durmak.-Namazı, orucu terketmek. Allah yolunda cihaddan kaçmak.-Anaya, babaya âsi olmak. Yalan yere şehadet veya yemin etmek.-Bir kimseyi haksız yere öldürmek. Bir kimsenin bir uzvunu haksız yere kesmek veya muattal bir hale koymak.-İffetli kadınlara fuhuş isnad etmek. Nemmamlık etmek.-Ribâda (fâizde) ve hırsızlıkta bulunmak. Rüşvet almak.-Yetim malı yemek.-Zina ve livata denilen günahları işlemek. Bu sayılan günahlar hülâsa edilse, ""yedi kebair""i ifade eder. Başta üçü el-iyâzü billah küfürdür. Sonrakiler ise, üzerine İlâhî ceza terettüb edip, hadd-i şer'îyi icab ettiren, açıkça ve kat'i olarak nehyedilmiş bulunan büyük günahlardır. (Bak: Mubikat-ı seb'a)"
KEBAS (KEBES) : Ottoman Turkish
Misvak ağacının yemişi. * Bir şeyin kokup bozulması
KEBB : Ottoman Turkish
Hor ve zelil etmek, yüzü üstüne bırakmak, helâk etmek
KEBBAH : Ottoman Turkish
Gönden bardak ve matara diken kimse
KEBBAN : Ottoman Turkish
Büyük terâzi. Kantar
KEBBE : Ottoman Turkish
İzdihamlık, kalabalık. * Cenk ve kıtal içinde sür'at etmek. Savaşta acele hareket etmek
KEBC : Ottoman Turkish
Davarı durdurmak için dizginini çekmek
KEBE : Ottoman Turkish
Çobanların ve köylülerin giydikleri yünden bir nevi aba
KEBED : Ottoman Turkish
Ciğer ağrısı. * Kara ciğer. * Meşakkat. Şiddet. Mihnet. * Karnın şişmesi
KEBEL : Ottoman Turkish
Kısa
KEBG : Ottoman Turkish
f. Keklik
KEBİB : Ottoman Turkish
Darı
KEBİCEK : Ottoman Turkish
Kış otu
KEBİR : Ottoman Turkish
Büyük, âli, yüce
KEBİRE : Ottoman Turkish
(Müe.) Büyükler. Büyük günahlar. (Bak: Kebair)
KEBİSE : Ottoman Turkish
Dört senede bir takarrur eden ve bir gün fazlası olan sene. Şubatın 29 gün olduğu sene
KEBİT : Ottoman Turkish
Deve avazı. Sığır avazı
KEBKEB(E) : Ottoman Turkish
f. Ayak patırtısı
KEBKEBE : Ottoman Turkish
Yüz üstüne düşürme. * Çukur bir yere döne döne düşme
KEBL : Ottoman Turkish
Bağlamak. * Kovanın ağzını iki kat edip dikmek
KEBN : Ottoman Turkish
Kova ağzını iki kat edip dikmek. * Udul etmek, dönmek, vazgeçmek. * Besili ve semiz olmak. * Kaybetmek
KEBS : Ottoman Turkish
Çukur bir yeri doldurup düzeltme. * Bir cins hurma. * Misk hokkası
KEBSE : Ottoman Turkish
Beraberlik, eşitlik, müsavat. * Ebucehil karpuzu
KEBT : Ottoman Turkish
Zelil etmek, hor hakir etmek. * Sarfetmek, harcamak
KEBUD : Ottoman Turkish
f. Mavi. Gök rengi
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani