Multilingual Turkish Dictionary Turkish English

YÜKSÜKOTU : Turkish English

n. digitalis, foxglove

YÜKSÜKOTUNDAN YAPILAN KÂLP İLACI : Turkish English

n. digitalis

YÜKSÜZ : Turkish English

adj. unladen

YÜKSÜZ İŞLEME : Turkish English

n. no load

YÜKTE DAHA AĞIR ÇEKMEK : Turkish English

v. outbalance

YÜKTE HAFİF : Turkish English

adj. lightweight

YÜKTEN KURTARMAK : Turkish English

v. disencumber, unburden

YÜKÜMLÜ : Turkish English

adj. amenable, in charge of, incumbent, liable

YÜKÜMLÜ : Turkish English

n. obligor

YÜKÜMLÜ OLMAYAN : Turkish English

adj. unamenable

YÜKÜMLÜLÜK : Turkish English

n. charge, compulsion, duty, encumbrance, engagement, function, impost, incumbency, liability, obligation, onus, ought, responsibility

YÜKÜMLÜLÜĞÜ YERİNE GETİRMEME : Turkish English

n. nonfeasance

YÜKÜMLÜLÜĞÜ ÜZERİNE ALMAK : Turkish English

v. take charge of

YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜ YERİNE GETİRMEME : Turkish English

n. default

YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜ YERİNE GETİRMEMEK : Turkish English

v. default

YÜKÜNDEN KURTULMAK : Turkish English

v. disburden

YÜKÜNÜ ATMAK : Turkish English

v. discharge oneself

YÜKÜNÜ HAFİFLETMEK : Turkish English

v. disburden

YÜKÜNÜ TUTMAK : Turkish English

make a pile, make one's pile

YÜN : Turkish English

adj. wool, woollen

YÜN : Turkish English

n. fleece wool, wool

YÜN ATKI : Turkish English

n. comforter

YÜN BALYASI : Turkish English

n. woolpack

YÜN BAŞLIK : Turkish English

n. balaclava, Balaclava helmet

YÜN BORSASI : Turkish English

n. wool hall