Multilingual Turkish Dictionary Turkish English

YÜREKSİZ OLMAK : Turkish English

have no heart

YÜREKSİZCE : Turkish English

adv. cowardly

YÜREKTEN : Turkish English

adj. deep, deep felt, heartfelt, hearty

YÜREKTEN : Turkish English

adv. from one's heart

YÜREKTEN OLMAYAN : Turkish English

adj. hollow hearted

YÜREĞİ YANIK : Turkish English

adj. disconsolate, heartsick, heartsore

YÜREĞİNE SU SERPMEK : Turkish English

v. reprieve

YÜREĞİNİ AÇMAK : Turkish English

get smth. off one's chest

YÜREĞİNİ PARÇALAMAK : Turkish English

v. harrow, rend the heart, wring smb.'s heart

YÜREĞİNİ SIZLATMAK : Turkish English

v. wring smb.'s heart

YÜRÜME : Turkish English

adj. walking

YÜRÜME : Turkish English

n. toddle, walk, walking

YÜRÜME ARABASI : Turkish English

n. go cart, walker

YÜRÜME BİÇİMİ : Turkish English

n. gait

YÜRÜME YARIŞI : Turkish English

n. track walking

YÜRÜMEK : Turkish English

v. ankle, have a walk, hike, pace, step, step up, toddle, tread, walk

YÜRÜMEK İSTEMEYEN : Turkish English

adj. balky

YÜRÜMEK İÇİN ÇOK MU UZAK : Turkish English

Is it too far to walk

YÜRÜMEMEK : Turkish English

v. (neg. form of yürümek) ankle, have a walk, hike, pace, step, step up, toddle, tread, walk

YÜRÜMEYE BAŞLAYAN ÇOCUK : Turkish English

n. toddler

YÜRÜMEYE UYGUN : Turkish English

adj. gressorial

YÜRÜMEYİ ÖĞRENEN BEBEĞE TAKILAN KAYIŞLAR : Turkish English

n. leading reins, leading strings

YÜRÜNEBİLECEK MESAFEDE : Turkish English

adv. within walking distance

YÜRÜNEBİLİR : Turkish English

adj. walkable

YÜRÜNECEK MESAFE : Turkish English

n. walk