Multilingual Turkish Dictionary Turkish English

BÜYÜK BOY ŞEY : Turkish English

n. oversize

BÜYÜK BOŞLUK : Turkish English

n. vast

BÜYÜK BRİTANYA : Turkish English

n. United Kingdom, Great Britain

BÜYÜK BRİTANYALI : Turkish English

n. Briton

BÜYÜK BÖLÜMÜ : Turkish English

adv. the best part of, most of

BÜYÜK BÜYÜKANNE : Turkish English

n. great grandmother

BÜYÜK BIÇAK : Turkish English

n. snickersnee

BÜYÜK DARBE : Turkish English

n. knockout

BÜYÜK DAYI : Turkish English

n. granduncle

BÜYÜK DEDE : Turkish English

n. great grandfather

BÜYÜK DEĞİŞİKLİK : Turkish English

n. turn round, upheaval

BÜYÜK EĞRELTİOTU : Turkish English

n. brake

BÜYÜK FARK : Turkish English

n. wide difference

BÜYÜK FARKLA : Turkish English

adv. far and away, by far better, far better

BÜYÜK FERMAN (ING.) : Turkish English

n. charta, great charter

BÜYÜK FIRSAT : Turkish English

n. a great occasion

BÜYÜK FIÇI : Turkish English

n. hogshead, puncheon

BÜYÜK GAZETE BAŞLIĞI : Turkish English

n. scare heading

BÜYÜK GİRDAP (NORVEÇ) : Turkish English

n. maelstrom

BÜYÜK GÖLLER : Turkish English

n. Great Lakes

BÜYÜK GÖMME DOLAP : Turkish English

n. walk-in closet

BÜYÜK GÖĞÜSLÜ : Turkish English

adj. bosomy, chesty

BÜYÜK GÜN : Turkish English

n. D-day

BÜYÜK GÜNAH : Turkish English

n. deadly sin, cardinal sin

BÜYÜK GÜÇ OLAN PARA : Turkish English

n. the almighty dollar