Multilingual Turkish Dictionary Turkish English

BÜYÜK OKYANUS : Turkish English

n. South Sea, Pacific Ocean, Pacific

BÜYÜK OKYANUS ADALARI YERLİSİ : Turkish English

n. dago

BÜYÜK OLASILIKLA : Turkish English

adv. most likely, very likely, the chances are that

BÜYÜK ORKESTRA DAVULU : Turkish English

n. kettledrum

BÜYÜK ORUÇTAN ÖNCEKİ ÜÇÜNCÜ PAZAR : Turkish English

n. Septuagesmia Sunday

BÜYÜK OVA : Turkish English

n. savannah, savanna

BÜYÜK OYNAMAK : Turkish English

v. play high, play for high stakes

BÜYÜK OYNAMAK (KUMAR) : Turkish English

v. plunge

BÜYÜK OYUNCU : Turkish English

n. plunger

BÜYÜK PARA RİCA EDİYORUM LÜTFEN : Turkish English

I want large bills please

BÜYÜK PERHİZDEN ÖNCEKİ SALI : Turkish English

n. Mardi gras

BÜYÜK PERHİZİN BAŞLANGICI OLAN SALI GÜNÜ : Turkish English

n. Shrove Tuesday

BÜYÜK POSTANE : Turkish English

n. general post office

BÜYÜK PUNTOLARLA BASMA : Turkish English

n. display

BÜYÜK PUNTOLARLA BASMAK : Turkish English

v. display

BÜYÜK PUNTOLU MANŞET : Turkish English

n. banner headline

BÜYÜK RAĞBETTE OLMAK : Turkish English

n. be in full vogue

BÜYÜK SAHRA : Turkish English

n. Sahara

BÜYÜK SANDAL : Turkish English

n. longboat

BÜYÜK SAYFALI GAZETE : Turkish English

n. blanket sheet

BÜYÜK SAYFAYA BASILMIŞ GAZETE VEYA İLAN : Turkish English

n. broadsheet

BÜYÜK SAYGI DUYMAK : Turkish English

v. revere

BÜYÜK SAYGI GÖSTERMEK : Turkish English

v. hold in high esteem, hold in high estimation

BÜYÜK SEPET : Turkish English

n. crate

BÜYÜK SEVGİ BESLEMEK : Turkish English

v. hold in high esteem