Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Risale

Turkish Risale
MÜTEZEVVİDÎN : Turkish Risale

(Mütezevvid. C.) Yanlarına azık, erzak alanlar

MÜTEZEVVİK : Turkish Risale

(Zevk. den) Zevk ve safâ eden. * Tadına bakan. Birkaç defa tadan

MÜTEZEYYİN : Turkish Risale

Süslenen, ziynetlenen

MÜTEŞA'AB : Turkish Risale

Şube ve kısımlara ayrılmış olan

MÜTEŞA'İB : Turkish Risale

Budaklanmış ve perâkende olmuş. Dağılmış

MÜTEŞA'İR : Turkish Risale

(Şaar. dan) Kıllı, saçlı. Kılı çok olan

MÜTEŞA'ŞI' : Turkish Risale

Parıldayan, şa'şaalanan. * Gösterişli

MÜTEŞABİH(E) : Turkish Risale

Birbirine benzeyenler. * Fık: Mânası açık olmayan âyet ve hadis. Kur'an-ı Kerim'in ve hadislerin mecazî mânalara gelen ifadeleri. "Muhkem" olmayan âyet veya hadis. * Zâhirî mânası kastedilmeyen ve teşbih ve temsil yoluyla hakikatlerin beyanında kullanılan ifade

MÜTEŞABİHÂT : Turkish Risale

Müteşabih olan âyetler. * Birbirine benzer olanlar.(Kur'an-ı Mu'ciz-il Beyan, çok hakaik-i gamızayı nazar-ı umumîyi okşayacak, hiss-i âmmeyi rencide etmeyecek, fikr-i avamı taciz edip yormayacak bir surette basitane ve zâhirane söylüyor, ders veriyor. Nasıl bir çocukla konuşulsa, çocukça tabirat istimal edilir. Öyle de: (Tenezzülâtün İlâhiyyetün ilâ ukul-il beşer) denilen mütekellim üslubunda muhatabın derecesine sözüyle nüzul edip öyle konuşan esalib-i Kur'aniye; en mütebahhir hükemanın fikirleriyle yetişemediği hakaik-ı gamıza-yı İlâhiye ve esrar-ı Rabbaniyeyi müteşabihat suretinde bir kısım teşbihat ve temsilat ile en ümmi bir âmiye ifham eder. S.)(Kur'an-ı Kerim'de müteşebihat vardır dedikleri birinci şüphelerine cevab: Evet Kur'an-ı Kerim umumî bir muallim ve bir mürşiddir. Halka-i dersinde oturan, nev'-i beşerdir. Nev'-i beşerin ekserisi avâmdır. Mürşidin nazarında ekall, eksere tâbidir. Yani, umumî irşadını ekallin hatırı için tahsis edemez. Maahaza avâma yapılan konuşmalardan havas hisselerini alırlar; aksi halde avâm, yüksek konuşmaları anlayamadığından mahrum kalır. Ve keza avâm-ı nâs, ülfet ettikleri üslublardan ve ifadelerin çeşidlerinden ve daima hayallerinde bulunan elfaz, maâni ve ibarelerden fikirlerini ayıramadıklarından, çıplak hakikatları ve akliyyatı fehmedemezler. Ancak o yüksek hakaikin, onların ülfet ettikleri ifadelerle anlatılması lâzımdır. Fakat Kur'anın böyle ifadelerinin hakikat olduğuna itikad etmemelidirler ki; cismiyet ve cihetiyet gibi muhal şeylere zâhib olmasınlar. Ancak o gibi ifadelere, hakaika geçmek için bir vesile nazariyle bakılmalıdır. Meselâ; Cenab-ı Hakk'ın kâinatta olan tasarrufunun keyfiyeti, ancak bir sultanın taht-ı saltanatında yaptığı tasarrufla tasvir edilebilir. Buna binaendir ki; $ âyetinde kinaye tarîki ihtiyar edilmiştir. İ.İ.)

MÜTEŞABİHÂT-I KUR'ANİYE : Turkish Risale

Beşer lisanının, lügatını vaz etmediği, sezip düşünemediği, misalini göremediği hakikatların teşbih ve temsiller ile anlatıldığı âyet-i kerimeler

MÜTEŞABİK(E) : Turkish Risale

Beraber ve karışık olanlar, birbirine karışanlar. Birbirine karışmış ve girmiş vaziyette olan. Girift

MÜTEŞACİR : Turkish Risale

(C.: Müteşâcirin) Birbirlerine sopayla, ağaçla vuran

MÜTEŞACİRÂNE : Turkish Risale

f. Birbirlerine sopayla vururcasına

MÜTEŞACİRÎN : Turkish Risale

(Müteşacir. C.) Birbirlerine ağaçla, sopayla vuranlar

MÜTEŞADDIK : Turkish Risale

Istılahlı konuşan

MÜTEŞAHHIS : Turkish Risale

(Şahs. dan) Şahıslanan, gözle görünür hâle gelen. * Şahsı farkedilmiş olan. * Şahsını tanıyan

MÜTEŞAKİ : Turkish Risale

Birbirlerine hallerinden şikâyet edenlerin beheri

MÜTEŞAKİL : Turkish Risale

Şekli birbirine benzeyenlerden herbiri, bir şekilde olan. * Bir aruz vezninin ismi

MÜTEŞAKİS : Turkish Risale

(Şeks. den) Birbiriyle ihtilaf ve kötü muaşeret eden şahıs. Birbiriyle iyi geçinemeyen. Katı huylu

MÜTEŞARİK : Turkish Risale

Birbiriyle ortak olan

MÜTEŞATİM : Turkish Risale

(Müteşâtime) Karşılıklı olarak birbirine söven

MÜTEŞAVİR : Turkish Risale

Birbirine danışan, müşavere eden

MÜTEŞAİB : Turkish Risale

Şu'belenen. * Birbirine karışmamış. * Dallı, budaklı. Kollara ayrılmış

MÜTEŞE'İM : Turkish Risale

Uğursuz sayan

MÜTEŞEBBEK : Turkish Risale

(Şebk. den) Ağ gibi birbirine geçen