Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Risale

Turkish Risale
HUNEYN VAK'ASI : Turkish Risale

Hicretin sekizinci senesinde şirkten kurtulmamış bazı Arap kabileleri Mekkeyi geri almak maksadıyla hücum ettikleri zaman burada müslüman askerlere karşı gelerek başlangıçta galip gibi görünmüşlerse de daha sonra galebe ve zafer, İslâm askerlerine nasib olmuştur. Bu muhârebede Sahabe-i kiramdan birçok zatlar şehid olmuşlardır. (Bak: Uhud)(Eğer denilirse: Resul-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, madem Habib-ü Rabb-il-Âlemin'dir. Hem elindeki hak ve lisanındaki hakikattır. Ve ordusundaki askerlerin bir kısmı melâikedir. Ve bir avuç su ile bir orduyu sular. Ve dört avuç buğday ve bir oğlağın etiyle bin adamı doyuracak bir ziyafet verir. Ve küffar ordusunun gözlerine bir avuç toprak atmakla o bir avuç topraktan her küffârın gözüne bir avuç toprak girmesiyle onları kaçırır. Ve daha bunun gibi bin mu'cizat sahibi olan bir Kumandan-ı Rabbâni, nasıl oluyor Uhud'un nihayetinde ve Huneyn'in bidayetinde mağlup oluyor?Elcevab: Resul-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, nev-i beşere mukteda ve imam ve rehber olarak gönderilmiştir. Tâ ki, o nev-i insanî, hayat-ı içtimaiye ve şahsiyedeki düsturları ondan öğrensin ve Hakim-i Zülkemâlin kavânin-i meşietine itaate alışsınlar ve desâtir-i hikmetine tevfik-i hareket etsinler. Eğer Resul-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, hayat-ı içtimaiye ve şahsiyesinde daima harikulâdelere ve mu'cizelere istinad etseydi, o vakit İmam-ı Mutlak ve Rehber-i Ekber olamazdı.İşte bu sır içindir ki, yalnız davasını tasdik ettirmek için arasıra indel-hâce, münkirlerin inkârını kırmak için mu'cizeler gösterirdi. Sair vakitlerde nasılki herkesten ziyade evâmir-i İlâhiyyeye itaat etmiştir. Öyle de: Hikmet-i Rabbaniye ile ve meşiet-i Sübhaniye ile te'sis edilen Âdetullah kavaninine herkesten ziyade müraat ve itaat ederdi. Düşmana karşı zırh giyerdi, "Sipere giriniz!" emrederdi. Yara alırdı, zahmet çekerdi. Tâ tamamiyle hikmet-i İlâhiyye kanununa ve kâinattaki şeriat-ı fıtriye-i kübrâya müraat ve itaati göstersin. L.)

HUNFEŞAN : Turkish Risale

f. Kan saçan, kan serpen

HUNHAH : Turkish Risale

f. İntikam alıcı, öç alıcı, kan isteyen

HUNHAR : Turkish Risale

f. Kan içici. Zâlim. Kan akıtan. Öldüren, öldürücü

HUNHARANE : Turkish Risale

f. Kan içercesine. Çok zâlimce. Öldürerek

HUNKE : Turkish Risale

Tecrübe etmek, denemek, sınamak

HUNKÂR : Turkish Risale

f. (Bak: Hünkâr)

HUNNAK : Turkish Risale

Tıb: Boğaz hastalıkları

HUNNE : Turkish Risale

Sözü burun içinden söylemek

HUNNES-KÜNNES : Turkish Risale

Hunnes, Hânis'in; Künnes de Kânis'in çoğuludur. Kânis, süpüren mânasınadır. Umumiyetle, akıp akıp yuvalarına giden veya aynı yollarında gidip gelen yıldızlar demektir. Bazılarınca gündüz gaib, gece zâhir olan yıldızlara denir. Ekseriyetle yedi seyyar yıldızlara denmiştir. (Zuhal, Müşteri, Merih, Zühre, Utarid, Uranüs, Neptün)

HUNPAŞ : Turkish Risale

f. Kan döken, kan saçan

HUNRÎZ : Turkish Risale

f. Kan dökücü, kan döken, kan akıtan

HUNSA : Turkish Risale

Hem erkek, hem de dişi olan. * Erkeklik ve dişilik alâmetlerini birlikte taşıyan bitki

HUNTUF : Turkish Risale

Sakalını yolan

HUNU' : Turkish Risale

Horluk, zelillik, alçaklık

HUNUS : Turkish Risale

Rücu etmek, vazgeçmek, geri dönmek. * Örtülü olmak. * Tehir etmek, sonraya bırakmak

HUNUT : Turkish Risale

Mumyalama. * Bir ölünün uzun zaman çürüyüp kokmaması için kullanılan eczalar

HUNUZ : Turkish Risale

Kokup fenâ olmak

HUNYÂ : Turkish Risale

f. Şarkı söyleme

HUNYÂGER : Turkish Risale

f. Şarkı söyleyen, şarkıcı

HUNZUB : Turkish Risale

Şişman gövdeli, boş konuşan kadın

HUNZUL : Turkish Risale

Uzun boynuz. * Uzun zeker

HUNZUVANE : Turkish Risale

Kin tutmak. * Büyüklenmek, kibirlenmek

HUNZÜB : Turkish Risale

(C.: Hanâzıb) Erkek çekirge

HUNZÜBA' : Turkish Risale

Kuru. * Yellengen böceği