Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
OLUMSUZLUK EKİ : Turkish Turkish

eylem soylu bir sözcüğe olumsuzluk kavramı veren ek. türkçe'de bu kavram
me,
ma eki ile verilir

OLUMSUZLUK KOŞACI : Turkish Turkish

tümce içinde art arda kullanılan iki ya da daha çok özneyi, tümleci, yüklemi, aralarından kimilerine olumsuzluk kavramı vererek birbirine bağlayan ya da ekeylemin olumsuz çekimini sağlayan değil sözcüğü

ÖLÜMÜ GÖZE ALMAK : Turkish Turkish

ölümden yılmayarak yürekli davranmak

ÖLÜMÜNE SUSAMAK ( YA DA ÖLÜME KOŞMAK) : Turkish Turkish

ölümü kendi üzerine çekecek tehlikeli davranışta bulunmak

OLUNMA : Turkish Turkish

olunmak eylemi

OLUNMAK : Turkish Turkish

olmak eylemine konu olmak

ÖLÜNMEK : Turkish Turkish

herhangi biri ölmek

OLUNTU : Turkish Turkish

ana olaya bağlı, onun daha iyi belirmesi için gerekli, ikinci derecedeki olay, °epizot

OLUP OLACAĞI : Turkish Turkish

hepsi bu kadar

ÖLÜP ÖLÜP DİRİLMEK : Turkish Turkish

çok sıkıntı, acı çekmek ya da çok ağır hastalık geçirmek

OLUPBİTTİ : Turkish Turkish

oldubitti, °emrivaki

OLUR : Turkish Turkish

olabilir

OLUR : Turkish Turkish

peki

OLUR : Turkish Turkish

geniş zamanın üçüncü tekil kişisi

OLUR OLMAZ : Turkish Turkish

olunca, olmasından hemen sonra

OLUR OLMAZ : Turkish Turkish

doğru mu yanlış mı, yerinde mi yersiz mi olduğu düşünülmeden söylenen (söz), iyi mi kötü mü olduğuna bakılmadan seçilen (şey)

OLUR OLMAZ : Turkish Turkish

asgele, sıradan, kimliği, niteliği belirsiz (kişi)

OLUR OLMAZ : Turkish Turkish

astgele, sıradan

OLUR OLMAZ : Turkish Turkish

önemsiz, gereksiz, yersiz

OLUR ŞEY : Turkish Turkish

olağan, görülegelen, sıradan; °alelâde

OLUR ŞEY ( YA DA İŞ) DEĞİL : Turkish Turkish

şaşma anlatır

OLUR UNA BAKMAK : Turkish Turkish

ir işin yapılabilirliğini araştırmak, yapmaya çalışmak

OLURLAMAK : Turkish Turkish

olurunu vermek

OLURLUK : Turkish Turkish

olabilme durumu

OLURUNU ALMAK : Turkish Turkish

ir görevli yetkisini aşan konularda üst yetkiliden onay almak