English To Turkish
SHARP PRACTICE : English Turkish Redhouse
hileli bir iş
SHARP PRACTICES : English Turkish Redhouse
hileli işler, dalavere
SHARP-EYED : English Turkish Redhouse
sharp-eyedşarp'ayd' sıfat keskin gözlü
SHARP-WITTED : English Turkish Redhouse
sharp-wit.tedşarp'wît'îd sıfat zekâsı zehir gibi
SHARPEN : English Turkish Redhouse
sharp.enşar'pın fiil
(bıçağı) bilemek.
(kalemi) sivriltmek, açmak.
(ağrıyı) şiddetlendirmek.
(zekâyı) geliştirmek.
(sesi) tizleştirmek
SHATTER : English Turkish Redhouse
shat.terşät'ır fiil
paramparça etmek, tuzla buz etmek.
mahvetmek; bozmak
SHATTERED : English Turkish Redhouse
shat.teredsıfat
paramparça.
mahvolmuş; bozulmuş.
İngiliz İngilizcesi çok yorgun, canı çıkmış, bitkin
SHAVE : English Turkish Redhouse
shaveşeyv fiil (shaved, shaved/shaven)
(off) (sakalı, kılları) tıraş etmek.
sakal tıraşı olmak: He hasn't shaved for three days. Üç gündür tıraş olmadı.
(buz kalıbından) buz kazımak.
sıyırmak.
rendelemek. isim tıraş: Give me a shave! Beni tıraş et!
SHAVER : English Turkish Redhouse
shav.erşey'vır isim elektrikli tıraş makinesi
SHAVING : English Turkish Redhouse
shav.ingşey'vîng isim
tıraş etme; tıraş olma.
(bir) rende talaşı.
çoğul rende talaşı
SHAWL : English Turkish Redhouse
shawlşôl isim şal, atkı
SHE : English Turkish Redhouse
sheşi zamir, dişil o. sıfat dişi. she-goat keçi
SHE CAN'T HELP SHOUTING AT PEOPLE. : English Turkish Redhouse
Onun insanlara bağırması elinde değil
SHE IS HERSELF AGAIN. : English Turkish Redhouse
Kendine geldi
SHE IS SIXTY IF A DAY. : English Turkish Redhouse
En aşağı altmış yaşında olmalı
SHE SAID IT HERSELF. : English Turkish Redhouse
Bizzat kendisi söyledi
SHE WASN'T BORN YESTERDAY! : English Turkish Redhouse
O kaçın kurası!/Onu kolay kolay kandıramazsın!
SHE'D : English Turkish Redhouse
she'dşid kısaltma
she had.
she would
SHE'LL : English Turkish Redhouse
she'llşil kısaltma she will
SHE'S AN EXCELLENT MANAGER. : English Turkish Redhouse
İşleri çok iyi çekip çeviriyor
SHE'S GOT A HEART OF GOLD. : English Turkish Redhouse
Gönlü çok zengin.
Çok merhametli
SHE'S HAD A STROKE OF LUCK. : English Turkish Redhouse
Talih ona güldü
SHE'S NO RAVING BEAUTY. : English Turkish Redhouse
Müthiş güzel bir kadın değil
SHEAF : English Turkish Redhouse
sheafşif isim (sheaves) bağlam, demet; deste
SHEAR : English Turkish Redhouse
shearşîr fiil (sheared/shorn)
(hayvanın tüylerini) çok kısa kesmek, kırkmak, kırpmak.
(bir çitin dallarını) kısa budamak.
off kopmak, iki parçaya ayrılmak
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani