English To Turkish
SOMEWHAT : English Turkish Redhouse
some.whats^m'hw^t zarf oldukça; biraz
SOMEWHERE : English Turkish Redhouse
some.wheres^m'hwer zarf bir yerde; bir yere; bir yer: Let's go somewhere. Bir yere gidelim. That's somewhere in Thrace, isn't it? Trakya'da bir yerde, değil mi?
SOMNOLENT : English Turkish Redhouse
som.no.lentsam'nılınt sıfat
uykusu gelmiş, uyku basmış, uyku hal.
uyku getiren
SON : English Turkish Redhouse
sons^n isim oğul, erkek evlat
SON OF A BITCH : English Turkish Redhouse
kabait oğlu it, it herif, it, eşşoğlu eşek
SON OF A GUN : English Turkish Redhouse
konuşma dili
Hay Allah!
Seni pezevenk seni!
SON-IN-LAW : English Turkish Redhouse
son-in-laws^n'înlô isim damat
SONATA : English Turkish Redhouse
so.na.tasına'ta isim, müzik sonat
SONG : English Turkish Redhouse
songsông isim şarkı
SONGBIRD : English Turkish Redhouse
song.birdsông'bırd isim ötücü kuş
SONIC : English Turkish Redhouse
son.icsan'îk sıfat ses dalgalarıyla ilgili, sonik
SONIC BOOM : English Turkish Redhouse
ses duvarını aşan bir uçağın yol açtığı patlama sesi
SONICS : English Turkish Redhouse
son.icsisim akustik, ses bilgisi
SONNET : English Turkish Redhouse
son.netsan'ît isim, edebiyat sone
SONOROUS : English Turkish Redhouse
so.no.roussınôr'ıs, san'ırıs sıfat
gür (ses).
tumturaklı
SOON : English Turkish Redhouse
soonsun zarf biraz sonra, birazdan, çok geçmeden, az zaman içinde
SOONER OR LATER : English Turkish Redhouse
er geç, erken veya geç
SOOT : English Turkish Redhouse
sootsût isim is; kurum
SOOTHE : English Turkish Redhouse
soothesudh fiil
sakinleştirmek, yatıştırmak.
teselli etmek.
(ağrıyı) hafifletmek, azaltmak; (ağrıyan bir yeri) rahatlatmak
SOOTHING : English Turkish Redhouse
sooth.ingsıfat
sakinleştirici, yatıştırıcı.
teselli edici.
(ağrıyı) hafifletici; (ağrıyan bir yeri) rahatlatıcı
SOOTHSAYER : English Turkish Redhouse
sooth.say.ersuth'seyır isim kâhin; falcı
SOOTY : English Turkish Redhouse
soot.ysût'i sıfat isli; kurumlu
SOP : English Turkish Redhouse
sopsap fiil (sopped, sopping) in (bir şeyi) (bir sıvıya) batırmak. isim
birini hoşnut edecek şey.
(süt, yemeğin salçası v.b.'ne) banılmış ekmek lokması
SOP SOMETHING UP WITH : English Turkish Redhouse
(bir şeyi) (bir sıvıya) banarak o şeyi soğurmak: Sop up that water with this sponge! O suyu bu süngerle temizle!
SOPHISTICATED : English Turkish Redhouse
so.phis.ti.cat.edsıfîs'tıkeytîd sıfat
dünya/hayat hakkında çok şey bilen (kimse).
ince zevkli kişilere hitap eden
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani