Multilingual Turkish Dictionary

English To Turkish

English To Turkish
THROW A GAME : English Turkish Redhouse

sporşike yapmak

THROW A MONKEY WRENCH IN THE WORKS : English Turkish Redhouse

konuşma diliişi bozmak

THROW A PARTY : English Turkish Redhouse

parti vermek, davet vermek

THROW AWAY : English Turkish Redhouse

(istenilmeyen bir şeyi) atmak.
israf etmek.
(bir fırsatı) boş vererek değerlendirmemek

THROW CAUTION TO THE WIND : English Turkish Redhouse

ihtiyatı elden bırakmak, tedbirli davranmaktan vazgeçmek

THROW COLD WATER ON : English Turkish Redhouse

eleştirerek (bir şeyin) çekiciliğini azaltmak

THROW DICE : English Turkish Redhouse

zar atmak

THROW DOWN THE GAUNTLET : English Turkish Redhouse

meydan okumak

THROW IN : English Turkish Redhouse

-i katmak,
i eklemek,
i ilave etmek

THROW IN ONE'S LOT WITH : English Turkish Redhouse

-e katılmak: He decided to throw in his lot with their party. Onların partisine katılmaya karar verdi

THROW IN THE SPONGE : English Turkish Redhouse

konuşma dili(bir işten) vazgeçmek; pes demek

THROW IN THE TOWEL : English Turkish Redhouse

konuşma dili(bir işten) vazgeçmek; pes demek

THROW LIGHT ON : English Turkish Redhouse

-i aydınlatmak,
i açıklamak

THROW MUD AT : English Turkish Redhouse

(birine) çamur atmak, çamur sıçratmak

THROW OFF : English Turkish Redhouse

den kurtulmak,
i başından atmak.
(giysiyi) çıkarıvermek.
den vazgeçmek: He threw off all caution. İhtiyatı büsbütün elden bıraktı.
(duman) çıkarmak.
(birinin) yanlışlık yapmasına neden olmak; (makinenin) hata yapmasına yol açmak; (hesabın) doğru çıkmamasına yol açmak.
i şaşırtmak.
on (biri/bir şey) için küçümseyici laflar söylemek

THROW OFF ONE'S MASK : English Turkish Redhouse

maskesini atmak, gerçek yüzünü açığa vurmak

THROW ON : English Turkish Redhouse

(giysiyi) giyivermek

THROW ONE'S HAT INTO THE RING : English Turkish Redhouse

(politikada) yarışa girmek

THROW ONE'S WEIGHT AROUND : English Turkish Redhouse

amirane davranmak; zart zurt etmek

THROW ONESELF : English Turkish Redhouse

kendini (bir yere) atmak: They threw themselves onto the sofa. Kendilerini kanepeye attılar

THROW ONESELF AT : English Turkish Redhouse

(birine) apaçık bir şekilde kendinden hoşlandığını belirtmek: It's disgusting the way Nimet is throwing herself at Sudiye's husband. Nimet'in Sudiye'nin kocasıyla açıkça flört etmesi iğrenç bir şey

THROW ONESELF INTO : English Turkish Redhouse

(bir işe) büyük bir gayretle girişmek, büyük bir hevesle atılmak

THROW OPEN : English Turkish Redhouse

i açıvermek.
to (bir yeri) (birine) açmak; (bir kuruluşa) (birini) kabul etmek/almak

THROW OUT : English Turkish Redhouse

(birini, bir şeyi) (bir yerden) atmak.
(bir şeyi) rahatlıkla söyleyivermek/ortaya atmak.
i geçerli saymamak

THROW SOMEONE A SMILE : English Turkish Redhouse

irine tebessüm etmek