English To Turkish
TIGHTEN UP ON : English Turkish Redhouse
(kanunu) daha etkili bir hale getirmek, sertleştirmek
TIGHTFISTED : English Turkish Redhouse
tight.fist.edtayt'fîs'tîd sıfat eli sıkı, cimri
TIGHTLIPPED : English Turkish Redhouse
tight.lippedtayt'lîpt' sıfat ağzı sıkı, ağzı pek, ağzı kilitli, sır saklayan, ketum
TIGHTROPE : English Turkish Redhouse
tight.ropetayt'rop isim cambazların üzerinde yürüdüğü sıkı gerilmiş ip
TIGHTROPE WALKER : English Turkish Redhouse
ip cambazı
TIGHTS : English Turkish Redhouse
tightstayts isim, çoğul leotar
TIGHTWAD : English Turkish Redhouse
tight.wadtayt'wad isim, konuşma dili cimri
TIGRESS : English Turkish Redhouse
ti.gresstay'grîs isim dişi kaplan
TIGRIS : English Turkish Redhouse
Ti.gristay'grîs isim bakınız the Tigris
TILE : English Turkish Redhouse
tiletayl isim
kiremit.
karo; karo fayans, fayans; karo seramik, seramik; karo mozaik; çini.
künk. fiil
(damı) kiremitle kaplamak.
(duvarı, yeri) karoyla kaplamak
TILL : English Turkish Redhouse
tilltîl edat, bağlaç
e kadar: till Monday pazartesiye kadar. till Ankara Ankara'ya kadar
TILL FURTHER NOTICE : English Turkish Redhouse
yeni bir talimat verilene kadar, yeni bir duyuruya kadar
TILL FURTHER ORDERS : English Turkish Redhouse
aşka emir gelinceye kadar
TILL WHEN : English Turkish Redhouse
konuşma dilibakınız until when
TILL WHEN? : English Turkish Redhouse
konuşma dilibakınız Until when?
TILLER : English Turkish Redhouse
till.ertîl'ır isim (dümene takılan) yeke
TILT : English Turkish Redhouse
tilttîlt fiil
(bir şeyi) (bir yöne) yatırmak veya eğmek: He tilted his chair back. Sandalyesini arkaya doğru yatırdı.
yan yatmak, bir yöne doğru eğilmek. isim meyil, eğim
TILT OVER : English Turkish Redhouse
yan yatarak devrilmek
TILT SOMETHING OVER : English Turkish Redhouse
ir şeyi yan yatırarak devirmek
TILT THE BALANCE : English Turkish Redhouse
(bir şey) (başka bir şeyin) sonucunu etkilemek: Your vote has tilted the balance in our favor. Oyunuz sayesinde sonuç bizim lehimize oldu
TIMBER : English Turkish Redhouse
tim.bertîm'bır isim
kereste.
kalas; kadron; kiriş.
denizcilikle ilgili (ağaç teknedeki) kaburga, eğri.
yetişmekte olan kerestelik ağaçlar
TIMBERLAND : English Turkish Redhouse
tim.ber.landtîm'bırländ isim kerestelik ağaçların yetiştiği arazi
TIMBERLINE : English Turkish Redhouse
tim.ber.linetîm'bırlayn isim ağaç sınırı
TIMBRE : English Turkish Redhouse
tim.bretîm'bır, täm'bır isim tını, tınnet, özel ses tonu
TIME : English Turkish Redhouse
timetaym isim zaman, vakit: It'll take a long time. Çok zaman ister. It's time for bed. Artık yatma zamanı geldi. Now's exactly the right time! Şimdi tam zamanı! We had a good time. İyi vakit geçirdik. What time're they coming? Ne zaman geliyorlar? What time is it? Saat kaç? I don't have the time to do it. Onu yapacak zamanım yok. Life was simpler back in their time. Onların zamanında hayat daha basitti
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani