English To Turkish
UPWARD : English Turkish Redhouse
up.ward^p'wırd zarf yukarı doğru, yukarı, yukarıya
UPWARDS : English Turkish Redhouse
up.wards^p'wırdz zarf yukarı doğru, yukarı, yukarıya
UPWARDS OF : English Turkish Redhouse
den daha fazla,
den yukarı,
in üstünde.
yaklaşık olarak,
e yakın, civarında
URANIUM : English Turkish Redhouse
u.ra.ni.umyûrey'niyım isim, kimya uranyum
URBAN : English Turkish Redhouse
ur.banır'bın sıfat kentsel, kente ait; kentte bulunan; kentte oturan
URBAN RENEWAL : English Turkish Redhouse
kent yenileme
URBAN SOCIOLOGY : English Turkish Redhouse
kent toplumbilimi
URBAN SPRAWL : English Turkish Redhouse
kentin düzensiz yayılması
URBANE : English Turkish Redhouse
ur.baneırbeyn' sıfat nazik, ince, kibar, görgülü
URBANISE : English Turkish Redhouse
ur.ban.iseır'bınayz fiil, İngiliz İngilizcesi bakınız urbanize
URBANISM : English Turkish Redhouse
ur.ban.ismır'bınîzım isim urbanizm
URBANIST : English Turkish Redhouse
ur.ban.istır'bınîst isim urbanist, kentçilik uzmanı
URBANITY : English Turkish Redhouse
ur.ban.i.tyırbän'ıti isim nezaket, naziklik, incelik, kibarlık
URBANIZATION : English Turkish Redhouse
ur.ban.i.za.tionırbınîzey'şın isim kentleşme, şehirleşme
URBANIZE : English Turkish Redhouse
ur.ban.izeır'bınayz fiil kentleştirmek, şehirleştirmek
URBANOLOGIST : English Turkish Redhouse
ur.ban.ol.o.gistırbınal'ıcîst isim kentbilimci
URBANOLOGY : English Turkish Redhouse
ur.ban.ol.o.gyırbınal'ıci isim kentbilim
URCHIN : English Turkish Redhouse
ur.chinır'çîn isim afacan
URDU : English Turkish Redhouse
Ur.duûr'du isim, sıfat Urduca
UREA : English Turkish Redhouse
u.re.ayûri'yı isim, biyokimya üre
UREMIA : English Turkish Redhouse
u.re.mi.ayûri'miyı isim, tıbbi üremi
URETER : English Turkish Redhouse
u.re.teryûri'tır isim, anatomi sidik borusu
URETHRA : English Turkish Redhouse
u.re.thrayûri'thrı isim, anatomi (urethras/urethrae) idrar yolu, sidikyolu, siyek
URETHRITIS : English Turkish Redhouse
u.re.thri.tisyûrıthray'tîs isim, tıbbi (urethritides) sidikyolu yangısı, idrar yolu iltihabı
URGE : English Turkish Redhouse
urgeırc fiil
(sözlerle) (birine/bir hayvana) (bir şey) yaptırmaya çalışmak: She urged them not to go to Konya. Onları Konya'ya gitmekten vazgeçirmeye çalıştı. Do not urge him to stay! Ona sakın kalması için ısrar etme! She then began to urge them to stay. O zaman onlara kalın diye tutturdu.
on (bir aletle) (bir hayvanı) harekete geçirmek veya hızlandırmak: Urge it on with your whip. Kırbacınla onu hızlandır.
(on/upon) vurgulamak, üzerinde durmak: Fikret urged on them the need for economy. Fikret onlara tasarruf etme gereğini vurguladı. isim şiddetli arzu, tutku; itki
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani