English To Turkish
URGENCY : English Turkish Redhouse
ur.gen.cyır'cınsi isim
acele, ivedilik.
önem
URGENT : English Turkish Redhouse
ur.gentır'cınt sıfat
acil, ivedi.
ısrar eden
URGENTLY : English Turkish Redhouse
ur.gent.lyzarf
aceleyle, ivedilikle.
ısrarla
URIC : English Turkish Redhouse
u.ricyûr'îk sıfat idrara ait, ürik
URIC ACID : English Turkish Redhouse
ürik asit
URINAL : English Turkish Redhouse
u.ri.nalyûr'ınıl isim
pisuar.
idrar kabı, ördek
URINARY : English Turkish Redhouse
u.ri.nar.yyûr'ıneri sıfat idrara ait. isim idrar kabı, ördek
URINARY BLADDER : English Turkish Redhouse
anatomisidiktorbası, idrar torbası
URINARY DISEASE : English Turkish Redhouse
sidikyolu hastalığı
URINATE : English Turkish Redhouse
u.ri.nateyûr'ıneyt fiil işemek
URINE : English Turkish Redhouse
u.rineyûr'în isim idrar, sidik
URN : English Turkish Redhouse
urnırn isim
ayaklı vazo.
kupa.
ölünün küllerinin saklandığı kap.
semaver
UROLOGY : English Turkish Redhouse
u.rol.o.gyyûral'ıci isim, tıbbi üroloqi
URUGUAY : English Turkish Redhouse
U.ru.guayyûr'ıgway, yûr'ıgwey isim Uruguay
URUGUAYAN : English Turkish Redhouse
isimUruguaylı. sıfat
Uruguay, Uruguay'a özgü.
Uruguaylı
US : English Turkish Redhouse
us^s zamir bize; bizi
USABLE : English Turkish Redhouse
us.a.bleyu'zıbıl sıfat kullanılabilir, elverişli
USAGE : English Turkish Redhouse
us.ageyu'sîc isim
kullanış, kullanım, kullanma.
(bir sözcüğün) kullanılış biçimi.
görenek, âdet
USE : English Turkish Redhouse
useyuz fiil
kullanmak: He used the money to buy a new sailboat. Parayı yeni bir yelkenli almak için kullandı.
tüketmek, kullanmak: We used two bars of soap last week. Geçen hafta iki kalıp sabun tükettik.
(birini) kullanmak, sömürmek, istismar etmek: They used her for their own ends. Onu kendi amaçlarına ulaşmak için kullandılar.
davranmak: She uses people badly. İnsanlara kötü davranıyor.
(sigara, içki v.b.'ni) içmek, kullanmak: She's using drugs. Uyuşturucu kullanıyor.
up tüketmek, harcamak.
to Geçmiş zaman ekiyle kullanılır. Geniş zamanın hikâyesini gösterir: He used to go there every week. Eskiden her hafta oraya giderdi. He used to be a farmer. Eskiden çiftçiydi. isim
kullanma, kullanım.
kullanma hakkı: He has the use of a car belonging to his company. (yus) Şirketine ait arabayı kullanma hakkı var.
yarar, fayda: There is no use in your arguing with him; he won't change his mind. Onunla tartışmanın yararı yok; fikrini değiştirmeyecek.
alışkı, âdet
USE BAD LANGUAGE : English Turkish Redhouse
küfür etmek
USED : English Turkish Redhouse
usedyuzd sıfat
kullanılmış; elden düşme, eski: He sells used books. Eski kitap satıyor. I don't want a used car. Kullanılmış araba istemem.
to
e alışık,
e alışkın: I'm used to it. Ona alışığım
USEFUL : English Turkish Redhouse
use.fulyus'fıl sıfat yararlı, faydalı
USELESS : English Turkish Redhouse
use.lessyus'lîs sıfat yararsız, faydasız
USER-FRIENDLY : English Turkish Redhouse
us.er-friend.lyyu'zır.frendli sıfat, konuşma dili kullanılması kolay: a user-friendly computer program kullanılması kolay olan bir bilgisayar programı
USHER : English Turkish Redhouse
ush.er^ş'ır isim
teşrifatçı.
(kilise veya tiyatroda) yer gösteren kimse. fiil
in içeri getirmek.
yerini göstermek: The waiter ushered them to their seats. Garson onlara yerlerini gösterdi.
başlatmak, açmak: usher in a new age yeni bir çağ açmak
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani