Multilingual Turkish Dictionary

English To Turkish

English To Turkish
COHESIVELY : English Turkish

adv. birleşik bir şekilde, yapışmış bir şekilde (yapışmak, birbirine yapıştırmak, birleştirme eylemi; birlik)

COHESIVENESS : English Turkish

n. yapışıklık, bağlılık

COHNHEIM : English Turkish

n. bir soyadı; Julius Cohnheim (
1884), patoloji uzmanı olan Alman bir dokubilimci ve fizyolog

COHO : English Turkish

n. koho, küçük Pasifik somonu

COHOBA : English Turkish

n. cohoba, parica, belirli Brezilya ağaçlarının tohumlarından yapılan halüsinojenik ajanlar içeren uyuşturucu enfiyesi

COHORT : English Turkish

n. lejyonun onda biri; kohort; kalabalık; topluluk

COHORTATIVE : English Turkish

adj. tavsiye ifade eden, (Gramer) uyarı ifade eden

COI : English Turkish

Merkezi Bilgi Bürosu, tanıtım temin sağlayan İngiliz devlet kurumu

COIF : English Turkish

n. takke, bone, külah; saç modeli, şekillendirilmiş saç

COIFFEUR : English Turkish

n. kuaför, kadın berberi

COIFFEUSE : English Turkish

n. bayan kuaför, kuaför veya saç stilisti olan kadın

COIFFURE : English Turkish

n. saç modeli, saç biçimi

COIGN : English Turkish

n. çıkıntılı köşe

COIGN OF VANTAGE : English Turkish

görüntünün en iyi izlenebildiği yer, elverişli nokta

COIL : English Turkish

n. kangal, halka; yay, bobin, bukle, tomar, yumak, kargaşa, gürültü, patırtı

COIL : English Turkish

v. sarmak, dolamak, kangal yapmak, bukle yapmak, sarılmak, dolanmak

COIL A ROPE : English Turkish

ip dolamak, ip kıvırmak, ipi halka halka kıvırmak

COIL ONESELF UP : English Turkish

v. çöreklenmek

COIL ROUND : English Turkish

çevresine sarılmak, etrafına dolanmak, burmak, sarmak

COIL SPRING : English Turkish

n. yay, zemberek

COIL UP : English Turkish

sarmak, dolamak, kangal yapmak, bukle yapmak, sarılmak, dolanmak

COILER : English Turkish

n. bağlayıcı, bağ; başka bir nesneyi saran kimse veya şey

COILING : English Turkish

n. kıvrılma

COIN : English Turkish

n. madeni para, bozuk para, bozukluk, demir para, para, sikke

COIN : English Turkish

v. para basmak, para bastırmak, para kazanmak; sözcük uydurmak, deyim bulmak