Multilingual Turkish Dictionary

English To Turkish

English To Turkish
CRYSTAL PALACE EXHIBITION : English Turkish

n. Kristal Saray Sergisi, The Great Exhibition (Büyük Sergi), 1851 yılı Büyük Sergisi, 1 Mayıs-1 Ekim 1851 tarihleri arasında Kristal Saray'da (Hyde Park, Londra) düzenlenmiş olan uluslararası sergi (düzenlenmiş olan dünyanın pek çok kültür ve endüstri fuarlarının ilkiydi)

CRYSTAL WEDDING : English Turkish

kristal düğün, 15’nci evlilik yıldönümü

CRYSTALISE : English Turkish

v. kristalleştirmek, kristal hale gelmesine neden olmak; şekil alma veya biçimlendirilmesine neden olmak; kristal hale getirmek; şekil almak veya biçimlenmek; belirginleştirmek, açıklık getirmek, anlaşılmaz olması nedeniyle açıklığa kavuşturmak (ayrıca crystalize)

CRYSTALIZE : English Turkish

v. kristalleştirmek, kristal hale gelmesine neden olmak; şekil alma veya biçimlendirilmesine neden olmak; kristal hale getirmek; şekil almak veya biçimlenmek; belirginleştirmek, açıklık getirmek, anlaşılmaz olması nedeniyle açıklığa kavuşturmak (ayrıca crystalise)

CRYSTALLINE : English Turkish

adj. kristal; şeffaf; berrak

CRYSTALLINE LENS : English Turkish

lens, göz merceği

CRYSTALLINIC : English Turkish

adj. kristal gibi, berrak; kristal şeklinde olan; kristale benzeyen

CRYSTALLISABLE : English Turkish

adj. kristalleşir, kristal şeklini alabilen; kristalleşebilen (ayrıca crystallizable)

CRYSTALLISATION : English Turkish

n. kristalleşme, billurlaşma (kristal biçimini veya eklini alma), kristaller oluşumu; kristale şeklini alma; biçimlenmesine veya şekil almasına neden olma, kristallere dönüşmesine neden olma (ayrıca crystallization)

CRYSTALLISE : English Turkish

v. kristalleştirmek, kristal hale gelmesine neden olmak; şekil alma veya biçimlendirilmesine neden olmak; kristal hale getirmek; şekil almak veya biçimlenmek; belirginleştirmek, açıklık getirmek, anlaşılmaz olması nedeniyle açıklığa kavuşturmak (ayrıca crystalize)

CRYSTALLITE : English Turkish

n. kristalit, bir tür kristal, kristalleşmiş volkanik kaya

CRYSTALLIZABLE : English Turkish

adj. kristalleşir, kristal şeklini alabilen; kristalleşebilen (ayrıca crystallisable)

CRYSTALLIZATION : English Turkish

n. kristalleşme

CRYSTALLIZE : English Turkish

v. kristalize etmek, kristalleşmek, billurlaştırmak, billurlaşmak; belirginleştirmek, belirginleşmek

CRYSTALLIZED QUARTZ : English Turkish

n. necef taşı

CRYSTALLIZER : English Turkish

n. kristalizatör, kristallerin oluşmasına neden olan bir şey

CRYSTALLOGRAPHER : English Turkish

n. kristalografi uzmanı, kristal incelemesi ve kristal yapıları uzmanı

CRYSTALLOGRAPHIC : English Turkish

adj. kristalografik, kristal bilimi ile ilgili

CRYSTALLOGRAPHICAL : English Turkish

adj. kristalografik, kristal bilimi ile ilgili

CRYSTALLOGRAPHY : English Turkish

n. kristalografi, kristaller bilimi

CRYSTALLOID : English Turkish

adj. kristaloid, kristale benzeyen, billur gibi

CRYSTALLOID : English Turkish

n. kristaloid, kristalleri oluşturan madde; bitkilerde bulunan kristale benzeyen protein kütlesi (Botanik)

CRYSTALLOIDAL : English Turkish

n. kristaloidal, kristalleri oluşturan madde; bitkilerde bulunan kristale benzeyen protein kütlesi (Botanik)

CRYSTALWARE : English Turkish

n. kristal eşya

CRÈCHE : English Turkish

n. kreş, çocuk bakıcılığı, ebeveynlerin işte oldukları zaman çocuklara bakan çocuk yuvası (İngiltere İngilizcesi); İsa’nın doğumunu simgelen tasvir (Kanada & ABD); yetimhane