Multilingual Turkish Dictionary

English To Turkish

English To Turkish
BANGLADESH : English Turkish

n. Bangladeş, (Halkın Bangladeş Cumhuriyeti) güney Asya'da bir ülke

BANGLADESHI : English Turkish

adj. Bangladeş'in veya Bangladeş ile ilgili, Bangladeş'e özgü; Bangladeş vatandaşlarının veya Bangladeş vatandaşlarına özgü

BANGLADESHI : English Turkish

n. Bangladeşli, Bangladeş vatandaşı; Bangladeş yerlisi

BANGLE : English Turkish

n. bilezik, halka, halhal

BANGS : English Turkish

n. kâkül

BANGUI : English Turkish

n. Orta Afrika Cumhuriyeti'nin başkenti

BANI : English Turkish

n. Nijer Nehri'nin Mali'de sağ kıyısındaki ana kolu

BANI SUHILLA : English Turkish

Gazze Şeridi'nin güneydoğu bölümünde bir Arap yerleşimi

BANIAN : English Turkish

n. hintli tüccar; bengal'deki şirket temsilcisi; flanel ceket [hint.]

BANIAN TREE : English Turkish

anyan ağacı, Doğu Hindistan incir ağacı

BANISH : English Turkish

v. kovmak, defetmek, sürgün etmek, sürmek; kafasından atmak, aklından çıkarmak

BANISHABLE : English Turkish

adj. sürülebilir, sürgün edilebilir, kovulabilir

BANISHER : English Turkish

n. sürgüncü, süren, sürgün eden, kovan kimse (evden, ülkeden vs)

BANISHMENT : English Turkish

n. kovma, atma, aforoz, uzaklaştırma; sürgün

BANISTER : English Turkish

n. trabzan, tırabzan, korkuluk

BANISTER BACK : English Turkish

sandalyenin üst kısmını oturağa bağlayan yarım daire dizisi şeklinde arkalık tarzı

BANISTERS : English Turkish

n. parmaklık

BANJA LUKA : English Turkish

ortagüney Bosna'da bir şehir

BANJAX : English Turkish

v. sınırlandırmak, kısıtlamak, yetkisini kısmak, olanaksız kılmak, kapasitesini düşürmek; bir şeyi bozmak, bir şeye hasar vermek, bir şeyi kırmak (İrlanda Kullanımı)

BANJO : English Turkish

n. banço [müz.]

BANJO EYES : English Turkish

açık gözler, belirgin gözler; büyük gözler, geniş gözler; mavi gözler, bebek gözleri

BANJOIST : English Turkish

n. bançocu

BANJUL : English Turkish

n. Gambia'nın başkenti

BANK : English Turkish

n. banka; tuş arası [müz.]; uçağın bir yana yatması; silindir arası (motor); yokuş, kıyı, banko, sahil, yığın, küme, set

BANK : English Turkish

v. parasal işlerini yapmak, para sürmek, para yatırmak, set çekmek; önlemek; uçağı yan yatırarak döndürmek