Multilingual Turkish Dictionary

English To Turkish

English To Turkish
FREQUENCY BAND : English Turkish military

FREKANS BANDI:Muhabere ve elektronikte; iki terminal frekans arasında uzanan devamlı bir frekanslar dizisi

FREQUENCY COUNT : English Turkish military

TEKERRÜR HESABI:Bak. "frequency distribution"

FREQUENCY DISTRIBUTION : English Turkish military

TEKERRÜR DAĞILIMI, TEKERRÜR HESABI:Kriptografide açık veya kriptolu metinlerdeki nisbi tekerrür miktarının sayılması. Buna "frequency count" da denir

FREQUENCY MODULATION : English Turkish military

FREKANS MODÜLASYONU:Taşıyıcı dalga frekansının modülasyon istihbaratına göre değiştirildiği bir modülasyon usulü

FREQUENCY SHIFT KEYING : English Turkish military

FREKANS KAYMALI GÖNDERME:Bir telgraf veya bilgi kodu işaret ve aralık unsurlarını, taşıyıcı dalga frekansı sabit bir miktar kaydırılarak gönderme usulü

FREQUENCY SPECTRUM : English Turkish military

FREKANS TAYFI, FREKANS SPEKTRUMU (HV.):Titreşim sayısı veya bir zaman biriminde çevrim olarak alçak bir frekanstan yüksek bir frekansa uzanan frekanslar dizisi

FRESH TARGET : English Turkish military

YENİ HEDEF:Gözetleyici veya tanzimci tarafından ateş gemisine ateşin bilgisayar hesapları sonucuna istinaden düzeltme yapılarak orijinal hedefinden yeni hedefe kaydırılması yolunda bir istek veya emir

FRICTION : English Turkish military

UYUŞMAZLIK, İHTİLAF, SÜRTÜŞME:

FRICTION PRIMER : English Turkish military

SÜRTMELİ FÜNYE:Bir top fünyesi çeşidi. Bu fünye; tırtıllı bir teli veya tıkacı, infilak maddeleri karışımı içinden çekmek suretiyle ateşlenir

FRIENDLY : English Turkish military

DOST:Dost olarak tanımlanan bir temas. Ayrıca bakınız: "bogey", "hostile"

FRIGATE : English Turkish military

FIRKATEYN:Denizaltı, hava ve su üstü tehditlerine karşı tek başına veya vurucu kuvvet, denizaltı savunma harbi veya amfibi kuvvetlerle birlikte harekata katılan bir harp gemisi (Normal silahları,
5 inchlik çift maksatlı toplar ve gelişmiş denizaltısavar savaş silahlarıdır). FF olarak adlandırılır. Ayrıca bakınız: "guided missile frigate"

FRIGHTEN : English Turkish military

KORKUTMAK, ÜRKÜTMEK:

FRINGE ITEM : English Turkish military

STOK DIŞI DAĞITIM MADDESİ, SARFA TABİ MADDE:Dağıtımına yetki verilip, stoklanmasına yetki verilmemiş madde

FRINGING GROOVE : English Turkish military

KESİNTİ KANALI:Sevk çemberlerinin namlu içindeki seyri esnasında bıraktığı metali toplamak için, bu çemberin üzerinde bulunan girintili kısım. Metalin bu şekilde toplanması ile sevk çemberinin gerisinde bir saçak meydana gelmesi önlenmiş, böylece, merminin isabet derecesi ve menzili arttırılmış olur. Ayrıca bakınız: "groove"

FRONT : English Turkish military

CEPHE:Bir unsur tarafından bir yanın en ucundan, öbür yanın en ucuna kadar işgal edilen saha

FRONT LINE : English Turkish military

İLERİ HAT, CEPHE HATTI:Herhangi bir taktik durumda en çok ilerleyen birliklerin teşkil ettiği hat. Buna (line of battle) ve kısaca (line) da denir

FRONT VIEW : English Turkish military

UÇAĞIN ÖNDEN GÖRÜNÜŞÜ:Bak. "coming flight"

FRONTAGE : English Turkish military

CEPHE GENİŞLİĞİ:Bir düzen dahilindeki bir unsur tarafından işgal edilen veya muharebede bir birlik tarafından tutulan bir yandan bir yana saha

FRONTAL ATTACK : English Turkish military

CEPHE TAARRUZU (SAVUNMA BAKANLIĞI, NATO):
Düşman cephesine karşı yapılan ana taarruzun yer aldığı taarruz manevrası.
Hava önlemesinde, 135° dereceden büyük bir ileri geçiş açısıyla sonuçlanan bir önleme uçağının yaptığı taarruzdur

FRONTAL FIRE : English Turkish military

CEPHE ATEŞİ:Hedefin cephesine 90° lik bir açı ile tevcih edilen ateş. Ayrıca bakınız: "enfilade fire"

FRONTAL SECURITY : English Turkish military

CEPHE EMNİYETİ:İlerleyen bir kuvvetin ileriye doğru olan sahadaki emniyeti. Cephe emniyeti bir öncü tertibatı ile sağlanabilir

FRONTALIER : English Turkish military

PASAVANLI ŞAHIS, HUDUT HALKINDAN OLAN:Hududun hemen yakınında yaşayan ve işi sıhhati veya durumu dolayısıyla hududun hemen ötesindeki mahallere sık sık geçip dönmesi icap eden ve bunun için elinde bir pasavan bulunan sivil şahıs. Ayrıca bakınız: "border crosser"

FRONTIER : English Turkish military

KIYI SINIR BÖLGESİ:Bak. "coastal frontier"

FROST BOIL : English Turkish military

ÇÖZÜLMÜŞ DON BİRİKİNTİSİ:Donların çözülmesi ile arazi üzerinde fazla suyun birikmesi. Bu hal, genellikle, yer sathını gevşetir ve cıvık bir hal almasına sebep olur

FROST HEAVING : English Turkish military

DONMUŞ TOPRAĞIN KABARMA KUVVETİ:Genellikle donmuş arazinin veya toprak zerrelerinin kabarmasından meydana gelen ve az veya çok bir toprak kabarıntısı halinde tezahür eden dikey istikamette bir kuvvet