Multilingual Turkish Dictionary

English To Turkish

English To Turkish
BLOCK : English Turkish Medicals

Tıkamak, yolunu kesmek, geçmesine engel olmak;
Tıkanma, kesilme, engel;
Sinirsel uyarı iletiminin kesilmesi;
İlaçla sınırlı bir bölgenin duyarsız hale getirilmesi, bölgesel his iptali

BLOCKADE : English Turkish Medicals

Anestetik madde enjeksiyonu ile sinirsel iletimi ortadan kaldırma, sinirsel iletimin kesilmesi;
Retiküloendotelyal hücrelerin yabancı mikro-organizmaları içine alıp yok etme (fagositoz) yeteneğini geçici olarak ortadan kaldırma, dolayısıyla hastanın enfeksiyona karşı reaksiyonunu önleme (zararsız bir boya maddesi v.s. nin i.enjeksiyonu sonucu)

BLOCKING : English Turkish Medicals

İletimin veya geçişin kesilmesi, tıkanma, tıkama

BLOOD : English Turkish Medicals

Kan, sanguis

BLOODLESS : English Turkish Medicals

Kansız

BLOODLESSNESS : English Turkish Medicals

Kansızlık, anemi

BLOODLETTING : English Turkish Medicals

Damardan kan alma, akn çekme, kan çıkarma

BLOODSHOT : English Turkish Medicals

Kanlanmış, kızarmış

BLOODY : English Turkish Medicals

Kanlı;
Kanamakta;
Kana ait, kan gibi

BLOTCH : English Turkish Medicals

Deride zuhur eden leke, çil;
Leke, çevresine oranla renk farkı gösteren bölge

BLOTCHY : English Turkish Medicals

Lekeler gösteren, lekeli

BLOW : English Turkish Medicals

Üflemek, dışarıya doğru kuvvetle soluk vermek

BLUNT : English Turkish Medicals

Hissetme yeteneği azalmış kimse, hissiz

BLUSHING : English Turkish Medicals

Kızarma, kan hücumu nedeniyle yüz kızarması

BODILY : English Turkish Medicals

Vücutla ilgili, bedensel

BODY : English Turkish Medicals

 bodies].
Vücut, beden;
Madde, cisim, corpus

BOIL : English Turkish Medicals

İçi cerahatle dolu deri lezyonu, çıkan, füronki

BOLOMETER : English Turkish Medicals

Kalbin atım gücünü ölçen alet;
Herhangi bir kimyasal olay sonucu oluşan ısının çok düşük miktarlarını ölçen alet

BOLOSCOPE : English Turkish Medicals

Vücuda giren metalden yapılı yabancı cismin yerini tesbitte kullanılan alet

BOLUS : English Turkish Medicals

Yumuşak, çiğnenmiş durumdaki yiyecek kütlesi

BOND : English Turkish Medicals

i. Kimyasal bağ, zincir, komşu iki atom arasında onların birbirinden ayrılmasını önleyen çekici kuvvet

BONELTE : English Turkish Medicals

Kemikçik

BONESETTER : English Turkish Medicals

Kırılan kemik uçlarını yan yana tesbit eden veya çıkığı yerine koyan kimse, çıkıkçı, kırıkcı