Multilingual Turkish Dictionary

English

English
IN THE ROUGH : English Turkish Redhouse

kaba taslak durumda.
işlenmemiş durumda

IN THE SAME BREATH : English Turkish Redhouse

ir solukta, aynı zamanda

IN THE SECOND PLACE : English Turkish Redhouse

ikinci olarak, ondan sonra

IN THE SHORT RUN : English Turkish Redhouse

konuşma dilikısa vadede

IN THE SHORT TERM : English Turkish Redhouse

kısa vadede

IN THE THICK OF THE BATTLE : English Turkish Redhouse

muharebenin en şiddetli yerinde

IN THE TWINKLING OF AN EYE : English Turkish Redhouse

göz açıp kapayıncaya kadar; kaşla göz arasında

IN THE VICINITY OF : English Turkish Redhouse

dolaylarında: He lives in the vicinity of Kadıköy. Kadıköy civarında oturuyor.
konuşma dili aşağı yukarı, yaklaşık olarak: His salary is in the vicinity of ten million a month. Ayda aşağı yukarı on milyon maaş alıyor

IN THE WAKE OF : English Turkish Redhouse

in ardında,
in peşinde.
in ardından,
den sonra;
.. sonucunda

IN THE WORLD : English Turkish Redhouse

konuşma diliAllah aşkına, Allahı/Allahını seversen (Soru zamirleriyle kullanılır.): What in the world is that? O ne, Allahını seversen? How in the world did you do that? Onu nasıl yaptın Allah aşkına?

IN THIS CONNECTION : English Turkish Redhouse

u münasebetle, bu hususta

IN THREE MONTHS : English Turkish Redhouse

üç aya kadar

IN TIME : English Turkish Redhouse

vaktinde, zamanında (yetişmek veya yetiştirmek).
zamanla

IN TOTAL : English Turkish Redhouse

toplam olarak.
bütünüyle, tamamıyla

IN TOW : English Turkish Redhouse

konuşma diliberaberinde: He had his girl friend in tow as well. Beraberinde kız arkadaşı da vardı

IN TRIPLICATE : English Turkish Redhouse

üç kopya olarak

IN TRUTH : English Turkish Redhouse

hakikaten, gerçekten

IN TUNE : English Turkish Redhouse

akortlu

IN TURN : English Turkish Redhouse

sıra ile; sırasıyla; nöbetleşe: Each charge was mowed down in turn by their deadly fire. Hücuma kalkan her grup onların öldürücü ateşiyle helak oldu.
kâh
.. kâh
..: She was cutting and tender in turn. Kâh kırıcı, kâh şefkatliydi

IN TWO : English Turkish Redhouse

iki kısma, ikiye (kesmek, bölmek, ayırmak)

IN TWO SHAKES : English Turkish Redhouse

konuşma dilibir lahzada

IN UNISON : English Turkish Redhouse

irlikte, beraber, bir ağızdan

IN VAIN : English Turkish Redhouse

oş yere, boşuna

IN VIEW : English Turkish Redhouse

görünürde, ortada

IN VIEW OF : English Turkish Redhouse

-den dolayı, yüzünden,
i göz önünde tutarak