Multilingual Turkish Dictionary

English

English
INDOCHINA : English Turkish Redhouse

In.do.chi.naîn'do.çay'nı isim Çinhindi

INDOCHINESE : English Turkish Redhouse

In.do.chi.neseîn'do.çayniz' isim (Indo-chinese) Çinhintli. sıfat
Çinhindi, Çinhindi'ne özgü.
Çinhintli

INDOCTRINATE : English Turkish Redhouse

in.doc.tri.nateîndak'trıneyt fiil
bir düşünce sisteminin esaslarını öğretmek.
telkin etmek, (fikir) aşılamak

INDOLENT : English Turkish Redhouse

in.do.lentîn'dılınt sıfat
tembel, üşengen, üşengeç.
tıbbi ağrısız

INDOMITABLE : English Turkish Redhouse

in.dom.i.ta.bleîndam'îtıbıl sıfat yılmaz, boyun eğmez

INDONESIA : English Turkish Redhouse

In.do.ne.siaîndıni'qı isim Endonezya, İndonezya

INDONESIAN : English Turkish Redhouse

isimEndonezyalı. sıfat
Endonezya, Endonezya'ya özgü.
Endonezyalı

INDOOR : English Turkish Redhouse

in.doorîn'dôr sıfat
iç mekânlara uygun; iç mekânlarda kullanılan: indoor shoes iç mekânlarda giyilen ayakkabılar.
kapalı: indoor tennis court kapalı tenis kortu.
iç mekânlarda yapılan: He's got an indoor qob. Onun işi içeride çalışmasını gerektiriyor.
tiyatro iç mekânda geçen (sahne)

INDOORS : English Turkish Redhouse

in.doorsîn'dôrz' zarf içeride; içeri, içeriye: Stay indoors! İçeride kal! She went indoors. İçeri gitti

INDORSE : English Turkish Redhouse

in.dorsefiil bakınız endorse

INDUCE : English Turkish Redhouse

in.duceîndus' fiil
neden olmak.
ikna etmek, kandırıp yaptırmak

INDUCEMENT : English Turkish Redhouse

in.duce.mentîndus'mınt isim
neden, vesile.
ikna, teşvik

INDUCT : English Turkish Redhouse

in.ductînd^kt' fiil
askere almak.
göreve getirmek, memuriyete başlatmak

INDUCTION : English Turkish Redhouse

in.duc.tionînd^k'şın isim
göreve getirme.
mantık tümevarım.
sonuç çıkarma.
elektrik indüksiyon, indükleme

INDUCTIVE : English Turkish Redhouse

in.duc.tiveînd^k'tîv sıfat
mantık tümevarımsal.
elektrik indükleyen, indüksiyon yapan

INDUCTIVE REASONING : English Turkish Redhouse

tümevarımlı usavurma

INDULGE : English Turkish Redhouse

in.dulgeînd^lc' fiil
(sakınılması gereken bir şeye) teslim olmak: She indulged her desire for candy. Şeker yeme arzusuna yenildi.
in kendine bir şey yapma izni vermek: I haven't indulged in cigarettes for a week. Bir haftadır sigaradan uzak duruyorum.
(arzu, rica v.b.'ni) yerine getirmek.
e yüz vermek: Don't indulge that naughty child. O yaramaz çocuğa yüz verme

INDULGENCE : English Turkish Redhouse

in.dul.genceînd^l'cıns isim
düşkünlük.
hoşgörü

INDULGENT : English Turkish Redhouse

in.dul.gentînd^l'cınt sıfat hoşgörülü

INDUSTRIAL : English Turkish Redhouse

in.dus.tri.alînd^s'triyıl sıfat endüstriyel, sınai, işleyimsel

INDUSTRIAL ARTS : English Turkish Redhouse

endüstriyel sanatlar

INDUSTRIAL ENGINEER : English Turkish Redhouse

endüstri mühendisi

INDUSTRIAL SCHOOL : English Turkish Redhouse

endüstri meslek lisesi

INDUSTRIALISE : English Turkish Redhouse

in.dus.tri.al.iseînd^s'triyılayz fiil, İngiliz İngilizcesi bakınız industrialize

INDUSTRIALIST : English Turkish Redhouse

in.dus.tri.al.istisim sanayici