Multilingual Turkish Dictionary

English

English
BELA SCHICK : English Turkish

n. (
1967) Macaristan doğumlu Amerikalı pediyatrist, difteriye duyarlılık/bağışıklık testi metodu "Schick test (Schick testi)" bulan kişi

BELABOR : English Turkish

v. dövmek, pataklamak (Argo); benzetmek; uzatmak, çok uzatmak, lafı uzatmak

BELABORED : English Turkish

adj. benzetilmiş, pataklanmış, kötü dövülmüş; saldırılmış, saldırıya uğramış

BELABOUR : English Turkish

v. dövmek, pataklamak, çok uzatmak, benzetmek, lafı uzatmak, uzatmak

BELARUS : English Turkish

n. Belarus, Belarus Cumhuriyeti, doğu Avrupa'da bir ülke, 1991 yılında bağımsızlığını kazanmış olan bir eski Sovyet cumhuriyeti (Byelorussia veya White Russia {Beyaz Rusya} olarak da bilinir)

BELARUSIAN : English Turkish

n. Belaruslu, Belarus yerlisi veya Belarus vatandaşı

BELARUSIAN : English Turkish

n. Belarusça, Belarus dili, Beyaz Rusça, Beyaz Rusya dili, Belarus Cumhuriyeti'nin resmî dili

BELARUSSIAN : English Turkish

n. Belaruslu, Belarus yerlisi veya Belarus vatandaşı

BELARUSSIAN : English Turkish

adj. Belarus'un (doğu Avrupa'da bir ülke), Belarusya'dan olan

BELARUSSIAN : English Turkish

n. Belarusça, Belarus dili, Beyaz Rusça, Beyaz Rusya dili, Belarus'ta konuşulan dil (doğu Avrupa'da bir ülke)

BELATE : English Turkish

v. geciktirmek, daha geç zamana bırakmak

BELATED : English Turkish

adj. gecikmiş, geç kalmış, karanlığa kalmış, geçmiş

BELATEDLY : English Turkish

adv. geciktirerek, gecikerek, yavaş yavaş; sıra dışı bir şekilde geç

BELAUD : English Turkish

v. övmek, yüceltmek

BELAY : English Turkish

v. volta etmek (halat), suga etmek, bağlamak (halat)

BELCH : English Turkish

n. geğirme, çıkarma

BELCH : English Turkish

v. geğirmek, çıkarmak (duman); püskürtmek, fışkırmak

BELCH FORTH : English Turkish

kusmak, istifra etmek; fışkırmak

BELCH OUT : English Turkish

kusmak, istifra etmek; fışkırmak

BELCHER : English Turkish

n. renkli, renklendirilmiş; renkli eşarp, benekli eşarp

BELCHING : English Turkish

n. püskürtme

BELDAM : English Turkish

n. şirret kadın, kocakarı, acuze

BELDAME : English Turkish

n. yaşlı kadın, ihtiyar kadın; acuze, huysuz kadın, kocakarı, şirret kadın, cadaloz kadın

BELEAGUER : English Turkish

v. kuşatmak, etrafını sarmak, üstüne gelmek, rahat vermemek

BELEAGUERED : English Turkish

adj. askerler tarafından kuşatılmış, ordu tarafından etrafı kuşatılmış, etrafı çevrilmiş; yıldırılmış, bezdirilmiş