Multilingual Turkish Dictionary

English

English
BRANDENBURG GATE : English Turkish

Brandenburg Kapısı, Doğu ve Batı Berlin arasında eski geçiş noktası

BRANDENBURGER : English Turkish

n. Brandenburglu, Brandenburg yerlisi veya burada yaşayan

BRANDER : English Turkish

n. markalayıcı, işaretleyici, markalamak için kullanılan sıcak demir; markalama demirini kullanan kimse

BRANDIED : English Turkish

adj. konyaklanmış, konyak konulmuş, konyakla terbiyelenmiş

BRANDING : English Turkish

n. dağlama

BRANDING IRON : English Turkish

n. dağlama demiri

BRANDISH : English Turkish

v. sallamak, savurmak

BRANDISH A PISTOL : English Turkish

silah sallamak, silah göstermek

BRANDISHER : English Turkish

n. sallayan, sağa sola sallayan, tehdit edercesine gösteren, bir şeyi sağa sola sallayan, bir silahı tehdit edercesine sallayan

BRANDLING : English Turkish

n. olta solucanı, kırmızı solucan

BRANDO : English Turkish

n. bir soyadı; Marlon Brando (
2004) "The Godfather (Baba)" ve tartışmalı "Last Tango in Paris (Paris'te Son Tango)" adlı filmlerdeki performansıyla bilinen Amerikalı bir sinema oyuncusu

BRANDY : English Turkish

n. brendi, konyak

BRANDYBALL : English Turkish

n. konyak şekeri, konyak topu, Britanya'da konyak tatlı bir şekerleme

BRANFORD : English Turkish

n. bir erkek adı; bir soyadı; Florida'da (ABD) bir kasaba; Connecticut'ta (ABD) bir kasaba

BRANFORD MARSALIS : English Turkish

n. (1960 doğumlu) Amerikalı bir caz saksafoncusu ve grup lideri, caz trompetçisi Wynton Marsalis'in erkek kardeşi

BRANKS : English Turkish

n. dili sıkıştırmak için düz bir demir ucu bulunan ve kadınların cezalandırılması için kullanılan bir alet (geçmişte kullanılmıştır)

BRANT : English Turkish

n. en küçük yabankazı

BRAQUE : English Turkish

n. bir soyadı; Georges Braque (
1963), Fransız ressam, kübizmin geliştiricilerinden biri, Fauvist (Çiğ Renkçilik) akımının öncüsü

BRASH : English Turkish

n. kırık kaya parçaları

BRASH : English Turkish

adj. küstah, saygısız, yüzsüz, sırnaşık; aceleci; atılgan

BRASHLY : English Turkish

adv. agresif bir şekilde, saldırganca; cesaretli bir şekilde cesurca; düşüncesizce, aceleci bir şekilde, küstahça

BRASHNESS : English Turkish

n. agresiflik, saldırganlık; cesaretlilik; düşüncesizlik, acelecilik, küstahlık, arsızlık

BRASIER : English Turkish

n. (Britanya İngilizcesi) mangal, yanan kömürü tutan altlık (brazier olarak da yazılır)

BRASIL : English Turkish

n. Brezilya, Brezilya'nın İspanyolca ve Portekizce adı, Güney Amerika'nın Atlantik Okyanusu kıyısında bulunan en büyük ülkesi

BRASILIA : English Turkish

n. Brezilya, Brezilya'nın başkenti