English
BUST ONE'S BUTT : English Turkish
kıçını yırtmak, çok sıkı çalışmak; çok sıkı denemek
BUST PEG : English Turkish
kilden veya balmumundan yapılan bir heykeli desteklemek için kullanılan tahta çerçeve (Güzel Sanatlar)
BUST THIS : English Turkish
unu kır, bunu tahrip et, bunu yık; bunu dinle, buna dikkat et (Argo)
BUST UP : English Turkish
n. tartışma, kavga, ağız kavgası
BUST UP : English Turkish
v. enkaza çevirmek, güç kullanarak kırmak veya ezmek
BUST UP : English Turkish
n. bir ilişkiyi bitiren ciddi tartışma veya kavga; bir arkadaşlık veya evlilikte ayrılma; büyük gürültülü parti
BUSTARD : English Turkish
n. toy kuşu
BUSTED BOX-OFFICES : English Turkish
hit olmuştu, çok başarılıydı, tükendi, bitti (bir filmin, oyunun, vb.)
BUSTEE : English Turkish
n. köy; küçük kasaba; varoş, kenar mahalle, fakir mahalle
BUSTER : English Turkish
n. zorla açan kimse, alem, cümbüş, herif, adam
BUSTER KEATON : English Turkish
(
1966, Joseph Francis Keaton olarak doğdu), Amerikalı bir komedi filmi oyuncusu ("The Navigator {Gezgin}" ve "Steamboat Bill Junior { Bill Junior Buhar Gemisi}" filmlerindeki rolleriyle bilinir)
BUSTIER : English Turkish
n. (Fransızca) büstiyer, kadınlar için vücuda tam oturan straplez üst giysi
BUSTLE : English Turkish
n. telaş, koşuşturma, acele, faaliyet
BUSTLE : English Turkish
v. telaş etmek, koşuşturmak
BUSTLE ABOUT : English Turkish
v. koşuşturmak, telaşla hareket etmek
BUSTLE UP : English Turkish
v. acele ettirmek
BUSTLER : English Turkish
n. koşuşturan kimse
BUSTLINE : English Turkish
n. bir kadının göğüsünün şekli; göğüs çevresi; elbisenin göğüsleri örten parçası
BUSTLING : English Turkish
adj. telaşlı, hareketli, canlı
BUSTLINGLY : English Turkish
adv. aktif ve gürültülü bir tarzda, telaşlı bir şekilde
BUSTUP : English Turkish
n. (İngiliz Argosu) ciddi münakaşa, ciddi tartışma
BUSTY : English Turkish
adj. iri memeli, iri bir gögsü olan
BUSULFAN : English Turkish
n. kronik löseminin belirli türlerinin tedavisinde kullanılan ilaç
BUSWAY : English Turkish
n. özellikle otobüsler için ayrılmış yol veya yol şeridi
BUSY : English Turkish
adj. meşgul, yoğun, faal, işlek
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani