English
CLARA : English Turkish
n. bir kadın adı
CLARA BARTON : English Turkish
(
1912) ABD'li bir hemşire, Amerikan İç Savaşı sırasında bir Birlik gönüllüsü, Amerikan Kızılhaçı'nın kurucusu
CLARABELLA : English Turkish
n. flute stop on an organ
CLARE : English Turkish
n. bir soyadı; bir kadın adı; batı İrlanda'da bir ilçe; Assisili Saint Clare (
1253), Franciscan rahibe düzenini bulan İtalya doğumlu bir kadın; John Clare (
1864), İngiliz bir şair
CLARE BOOTHE LUCE : English Turkish
(
1987) Amerikalı bir oyun yazarı ve diplomat, ABD Temsilciler Meclisi'nin Cumhuriyetçi bir üyesi, Eisenhower yönetimi sırasındaki İtalya Büyükelçisi, yayımcı Henry Luce'nin karısı
CLARENCE : English Turkish
n. bir erkek adı; bir kadın adı; bir soyadı; Missouri'de (ABD) bir şehir; Iowa'da (ABD) bir şehir; Louisiana'da (ABD) bir köy; güneydoğu Avustralya'da bir nehir; Yeni Zelanda'da bir nehir
CLARENCE : English Turkish
n. at arabası (kapalı)
CLARENCE BIRDSEYE : English Turkish
n. (
1956) geri yansıtıcılı projektörü icat etmiş olan ABD'li bir mucit, dondurulmuş gıda endüstrisinin kurucusu
CLARENCE DARROW : English Turkish
(
1938) Amerikalı bir avukat ve temel haklar savunucusu, ünlü "Scopes Monkey (Maymun Davası)" davası ile William D. Haywood davasının savunma avukatı
CLARENCE HOUSE : English Turkish
Clarence Konutu, Ana Kraliçe'nin kraliyet konutu (İngiltere)
CLARENCE MELVIN ZENER : English Turkish
n. (
1993) ABD'li bir fizikçi, zener diyodunun adaşı
CLARENDON : English Turkish
n. kalın bir tür matbaa harfi
CLARET : English Turkish
n. bordo şarabı, koyu kırmızı, kan
CLARET CUP : English Turkish
ol, kırmızı şaraplı kokteyl
CLARET RED : English Turkish
adj. bordo
CLARIFIABLE : English Turkish
adj. izah edilebilir olan, açıklanabilir
CLARIFICANT : English Turkish
n. sıvıları arıtan madde (Kimya)
CLARIFICATION : English Turkish
n. arıtma, temizleme, durulma, açılma, açıklama, aydınlatma
CLARIFIER : English Turkish
n. temizleyen şey veya kimse; arıtıcı
CLARIFY : English Turkish
v. açıklamak, aydınlığa kavuşturmak; temizlemek, süzmek, arıtmak, temizlenmek, arınmak, durulmak, aydınlanmak, berraklaşmak, berraklaştırmak
CLARINET : English Turkish
n. klarnet
CLARINETIST : English Turkish
n. klarnetçi
CLARINETTIST : English Turkish
n. klarnetçi
CLARION : English Turkish
n. boru, zurna; berrak ve tiz ses, boru sesi, boru ile çalınan müzik; yüksek (ses)
CLARION : English Turkish
v. davulla zurnayla duyurmak, ilan etmek, duyurmak
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani