Multilingual Turkish Dictionary

English

English
CONT. : English Turkish

n. aralıksız devam etme, kesintisiz devam etme, kesintinden sonra yeniden başlama

CONTACT : English Turkish

n. temas, dokunma, ilişki, bağlantı, tanıdık, portör, taşıyıcı

CONTACT : English Turkish

v. temas etmek, dokunmak, ilişki kurmak, irtibat kurmak, temasa geçmek, görüşmek

CONTACT BREAKER : English Turkish

şalter

CONTACT FLIGHT : English Turkish

açık görüş uçuşu

CONTACT GLUE : English Turkish

yapıştırıcı, temas edince yapışan yapıştırıcı

CONTACT LENS : English Turkish

n. lens

CONTACT LENSES : English Turkish

lensler

CONTACT LIGHT : English Turkish

n. uçak pisti ışıkları

CONTACT MAN : English Turkish

ağlantı, bağlantıyı sağlayan kimse, tanıdık

CONTACT MINE : English Turkish

n. dokunma bombası

CONTACT POINTS : English Turkish

temas noktaları, bağlantı olan yerler

CONTACT RANGE : English Turkish

temas aralığı, düşman kuvvetlerinin birbirine etkili bir şekilde ateş edebildikleri mesafe (genellikle çok yakın mesafe göstererek)

CONTACTEE : English Turkish

n. temasa geçilen kişi, irtibat kurulan kişi; temas kurulan bir şey; uzaylılarla bağlantı kurduğunu iddia eden kişi; yabancılarla iletişim kurduğunu iddia eden kişi

CONTACTLESS : English Turkish

adj. temassız, ilişkileri olmayan, bir devreyi kapatmak için temasa geçen elektrikli iletkenleri olmayan

CONTACTOR : English Turkish

n. devre açıcı

CONTACTOR SWITCH : English Turkish

n. devre anahtarı, şalter

CONTACTS : English Turkish

n. contacts, (Resmi olmayan) kontakt lensler

CONTAGION : English Turkish

n. bulaşma, geçme, bulaşıcı hastalık, yayılma; kötü etki

CONTAGIOUS : English Turkish

adj. bulaşıcı, salgın, hastalık bulaştıran, yayılan

CONTAGIOUS DISEASE : English Turkish

ulaşıcı hastalık, temas ile yayılabilen hastalık

CONTAGIOUSLY : English Turkish

adv. bulaşıcı bir şekilde, hastalık bulaştıran bir biçimde, mikroplu bir şekilde, ifade edilebilir bir biçimde

CONTAGIOUSNESS : English Turkish

n. kontajiyozite, bulaşıcı olma niteliği, bulaşıcılık (hastalık gibi)

CONTAGIUM : English Turkish

n. kontajiyum, bulaşıcı hastalık üreten şey (virüs gibi)

CONTAIN : English Turkish

v. kapsamak, içermek, eşit olmak, içine almak, ihtiva etmek, frenlemek; tutmak, zaptetmek