English
COVER UP : English Turkish
v. örtbas etmek, gerçeği gizlemek; ortadan kaldırmak, bilinmemesini sağlamak
COVER UP : English Turkish
v. örtbas etmek, kılık değiştirmek, örtmek, gizlemek, bulandırmak; saklamak, gizli tutmak; bir şeyi tamamen örtmek
COVER UP : English Turkish
n. örtbas etme, suç işleyen kimsenin yaptıklarını gizlemesi için yardım etme eylemi; örtmeye veya gizlemeye çalışma eylemi; genellikle mayo üzerine giyilen bol giysi; bir lekeyi kapatmak için uygulanan ten rengindeki makyaj (özellikle yüzde)
COVER UP FOR : English Turkish
kusurunu gizlemek, saklamak, korumak
COVERAGE : English Turkish
n. haber yayın süresi, haber yorumu; sigorta kapsamı
COVERAGE RATIO : English Turkish
karşılama oranı, toplam şirket borçlarına karşın belirli borçları kapatmak için kullanılan gelir oranı (Muhasebecilik)
COVERALL : English Turkish
n. iş tulumu, giysilerin üzerine giyilen koruyucu giyim eşyası
COVERDALE : English Turkish
n. bir soyadı; Miles (Myles) Coverdale (
1568), 1535 yılında İncil'in ilk tam çevirisini yapmış olan İngiliz bir papaz ve çevirmen
COVERED : English Turkish
adj. kapalı, kapatılmış, örtülü, saklı, kaplı, kaplanmış
COVERED MARKET : English Turkish
n. kapalı çarşı, kapalı pazar yeri
COVERED PARKING : English Turkish
kapalı otopark, üstü kapalı olan park yeri
COVERED POOL : English Turkish
kapalı yüzme havuzu, iç mekanda bulunan veya üstü kapalı yüzme havuzu
COVERED THE DISTANCE : English Turkish
mesafeyi aldı, alan uzunluğu boyunca yolculuk yaptı; daha önce kaybedilen mesafeyi telafi etti
COVERED THE EXPENSES : English Turkish
masraflarını karşıladı, masraflarını ödedi, harcamalarını ödedi
COVERED TRACKS : English Turkish
karda yürüyüp izini belli etmedi, izini sakladı, ayak izlerini gizledi
COVERED UP FOR HIM : English Turkish
onun kusurunu gizledi, onun gerçek eylemlerini gizledi
COVERED WITH : English Turkish
ile bezeli, ile dolu, dolu
COVERED WITH SNOW : English Turkish
adj. karlı
COVERED WITH SWEAT : English Turkish
çok terlemiş, her tarafı ter ile kaplanmış
COVERER : English Turkish
n. kaplayıcı, örten kimse veya şey
COVERING : English Turkish
n. kabuk; örtü; kaplama, kapama, tabaka; koruma, sığınak
COVERING : English Turkish
adj. örten, kaplayan, üst
COVERING FORCE : English Turkish
örtme kuvveti, görevi başka bir kuvvete koruma sağlamak olan askeri birlik
COVERING LETTER : English Turkish
kapak, kapak sayfası
COVERING ONE'S ASS : English Turkish
kıçını kollamak, kendini korumak, kendini kurtarmak
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani