English
DDN : English Turkish
"Defense Data Network (Savunma Veri Ağı)", ABD Savunma Bakanlığı ve ABD Ordusu'nun dünya çapındaki iletişim ağı (Telekomünikasyon)
DDOS : English Turkish
"Distributed Denial of Service (Servis Dağıtımı Aksatması)", (Bilgisayar) ağ saldırısı, bir bilgisayar sistemi veya ağına yönelik yapılan ve kullanıcıların servis kaybına neden olan saldırı
DDR : English Turkish
"Double Data Rate (Çifte Veri Oranı)", çifte veri oranı, (Bilgisayar) bir bilgisayar teknolojisi (hafıza
433 megahertz aralığında çeşitli hızlarda mevcuttur)
DDS : English Turkish
"doctor of dental surgery (diş cerrahisi doktoru)", dişçi, diş doktoru, diş hekimi, insan dişlerini tedavi eden doktor
DDT : English Turkish
"dichloro diphenyl trichloroethane (böcek öldürücü ilaç)", böcek ilacı, böcek öldürücü ilaç, böcek ilacı olarak kullanılan bir kimyasal bileşim
DE : English Turkish
"Delaware", Birleşik Devletler'de bir eyalet
DE : English Turkish
pref. aşağı çekmek, karşı gelmek; düşürmek; kaldırmak; tersine çevirmek; çıkarmak
DE : English Turkish
prep.
den,
in (Fransızcada bileşen, İspanyolca ve Portekizce adlar)
DE AERATE : English Turkish
v. havalandırmak, havasını değiştirmek
DE BONNE GRACE : English Turkish
de bonne grace, zarif bir şekilde (Fransızca)
DE EMOTIONALIZE : English Turkish
v. kabalaştırmak, hissizleştirmek, olaylara bağlamak
DE EMPHASIZE : English Turkish
v. önemini azaltmak, önemsizleştirmek, dikkati üzerinden çekmeye çalışmak
DE ENERGISE : English Turkish
v. gücü kesmek, elektrik enerjisini ortadan kaldırmak, gücü kesmek,
den elektrik enerji sini boşaltmak; daha az dayanma gücü veya enerjisi olmak (ayrıca de energize)
DE ENERGIZE : English Turkish
v. gücü kesmek, elektrik enerjisini ortadan kaldırmak, gücü kesmek,
den elektrik enerji sini boşaltmak; daha az dayanma gücü veya enerjisi olmak (ayrıca de energise)
DE ESCALATE : English Turkish
hızını düşürmek, şiddetini azaltmak, hafifletmek, azalmak, önemini yavaş yavaş kaybetmek
DE FACTO : English Turkish
adv. gerçekten yapılan, fiili, fiilen yapılan
DE FACTO PRECEDENT : English Turkish
gerçekte olan emsal, fiilen var olan emsal
DE GAULLE : English Turkish
n. bir soyadı (Fransızca); Charles De Gaulle (
1970), Fransız bir devlet adamı ve general, Beşinci Fransa Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı (
1969); Charles De Gaulle Uluslararası Havalimanı, Paris'in (Fransa) kuzeydoğusunda yer alan uluslararası bir havalimanı
DE GUSTIBUS NON EST DISPUTANDUM : English Turkish
n. de gustibus non est disputandum, (Latince) "Zevkler ve renkler tartışılmaz"
DE ICE : English Turkish
uzunu çözmek, buzlanmayı önlemek, buzlanmayı gidermek
DE ICER : English Turkish
uz çözücü madde, buz çözücü alet
DE JURE : English Turkish
adv. yasal, haklı
DE LUXE : English Turkish
lüks, şatafatlı, üstün nitelikli
DE LUXE EDITION : English Turkish
lüks baskı, süslü baskı, şık versiyon
DE MINIMIS : English Turkish
(Latince) "of minimal things (küçük şeyler)", "of minimum importance (küçük önemde)", çok küçük olduğu için yasanın göz önünde bulundurmayacağı bir şey veya farklılık; kanun ufak tefek şeylerle ilgilenmez
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani