English
DENDROPHILIA : English Turkish
n. dendrofili, ağaç sevme, ağaç düşkünlüğü; (Cinsiyetbilim) ağaçlardan duyulan cinsel heyecan
DENE : English Turkish
n. korulu derin vadi, kumlu sahil yolu, kum tepeciği
DENE HOLE : English Turkish
n. yapay mağara
DENEGATION : English Turkish
n. inkâr
DENGLISH : English Turkish
n. Almanca ve İngilizce kelimeleri bir araya getiren metin veya lehçe
DENGUE : English Turkish
n. eklem ağrılı ateşli bulaşıcı hastalık, dang
DENIABLE : English Turkish
adj. inkâr edilebilir, yadsınabilir
DENIAL : English Turkish
n. red, inkâr, reddetme, yalanlama, tekzip, ret
DENIAL OF THE HOLOCAUST : English Turkish
Musevi Soykırımı'nı inkâr etme, Nazilerin gerçekleştirdiği Yahudi Soykırımı'nı inkâr etme, altı milyon Musevi'nin gerçekte Naziler tarafından soykırıma tabi tutulmuş olmasını inkâr etme
DENICOTINISE : English Turkish
v. (Britanya İngilizcesi) nikotinsizleştirmek, nikotinden arındırmak, nikotinini kaldırmak (denicotinize olarak da yazılır)
DENICOTINIZE : English Turkish
v. nikotinini almak, nikotinsizleştirmek
DENICOTINIZED : English Turkish
adj. nikotinsiz
DENIED HIM HIS RIGHTS : English Turkish
onun haklarını inkâr etti, onun haklarını teslim etmedi, onu yasal ayrıcalıklarından mahrum bıraktı
DENIED HIS APPEAL : English Turkish
onun başvurusunu reddetti, onun talebini geri çevirdi; onun ilave bir duruşma talebini geri çevirdi (Hukuk)
DENIED REALITY : English Turkish
gerçeği reddetti, gerçeği kabul etmedi, gerçeği görmezden geldi
DENIED THE ACCUSATIONS : English Turkish
suçlamaları reddetti, suçlamaları kabul etmedi, kendisine yöneltilen suçlamalar karşı geldi
DENIED THE ALLEGATIONS : English Turkish
suçlamaları reddetti, suçlamaları kabul etmedi, kendisine yöneltilen suçlamalar karşı geldi
DENIED THE REQUEST : English Turkish
aşvuruyu reddetti, talebi geri çevirdi; ilave bir duruşma talebini geri çevirdi
DENIED VEHEMENTLY : English Turkish
şiddetle reddetti, hararetli bir şekilde karşı çıktı, şiddetle karşı geldi
DENIER : English Turkish
n. yalanlayan kişi, inkâr eden kimse, reddeden kimse; deniye, dokuma sıklığı ölçüsü; azıcık miktar; fransız kuruşu
DENIGRATE : English Turkish
v. karalamak, iftira etmek, kötülemek; çekiştirmek
DENIGRATION : English Turkish
n. kötüleme, iftira
DENIGRATOR : English Turkish
n. eleştiren kimse; iftiracı, iftira atan, lekeleyen
DENIGRATORY : English Turkish
adj. eleştirel, eleştiren; iftira edici, lekeleyici, lekeleyen
DENIM : English Turkish
n. kot, kaba pamuklu kumaş
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani