English
DENUNCIATOR : English Turkish
n. ispiyoncu, ihbarcı, muhbir
DENUNCIATORY : English Turkish
adj. suçlayıcı, itham edici, gammazlayıcı, küçük düşürücü
DENVER : English Turkish
n. Colorado'nun (ABD) başkenti; bir soyadı; John Denver (
1997), cam elyafından yapılma deney uçağını kullanırken hayatını kaybeden ABD'li bir country müzik şarkıcısı
DENVER BOOT : English Turkish
n. Tekerlek Kilidi, hareket etmesini önlemek için bir aracın tekerleğine iliştirilen aparat (araçlara yasa dışı bir şekilde park edildikleri için veya park ücreti ödenene kadar takılır)
DENVER BRONCOS : English Turkish
Denver Yaban Atları, önde gelen Amerikan bir profesyonel futbol takımı
DENY : English Turkish
v. reddetmek, inkâr etmek, yalanlamak, yadsımak; mahrum etmek, yoksun bırakmak
DENY CATEGORICALLY : English Turkish
kesin bir şekilde inkâr etmek, kati surette reddetmek, vurgulayarak karşı gelmek, kesinlikle yanlış olduğunu bildirmek
DENY INVOLVEMENT IN : English Turkish
-e karıştığını reddetmek,
nin içinde olduğunu inkâr etmek,
nın içinde rol almadığını söylemek
DENY ONE'S COUNTRY : English Turkish
irinin ülkesini reddetmek, birinin inkâr etmek, birinin ülkesine karşı gelmek, birinin ülkesini kabul etmemek, birinin ülkesini tanımamak
DENY ONE'S FAITH : English Turkish
inancını reddetmek, dinini reddetmek, dinine artık inanmadığını söylemek, dininden çıkmak, dinini bırakmak
DENY ONE'S SIGNATURE : English Turkish
imzasını reddetmek, imzanın kendisine ait olduğunu kabul etmemek
DENY ONE'S WORD : English Turkish
sözünde durmamak, sözünü inkâr etmek, verdiği sözü tutmamak
DENY ONESELF : English Turkish
kendini inkâr etmek, kendi kendini reddetmek, öz inkâr, terke etmek, vazgeçmek, kaçınmak
DENY ONESELF THE PLESURE : English Turkish
v. kendini zevkten mahrum etmek
DENY ONESELF TO SMB : English Turkish
v. yok dedirtmek
DENYINGLY : English Turkish
adv. inkâr ederek, yadsıyarak, yoksun bırakarak, reddeden bir şekilde,, kabul etmeyen bir şekilde
DENZEL : English Turkish
n. bir erkek adı (Dennis'in bir biçimi); bir soyadı
DENZEL WASHINGTON : English Turkish
(1954 doğumlu) Amerikalı bir televizyon ve film oyuncusu, "Glory (Şeref)" adlı filmdeki rolüyle En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu kategorisinde 1990 yılı Akademi Ödülü sahibi
DEO VOLENTE : English Turkish
adv. allah isterse, engel çıkmazsa, hayırlısı ise
DEOCH AN DORIS : English Turkish
n. son içki
DEOCH AN DORUIS : English Turkish
n. (İskoçya ve İrlanda Kullanımı) "a drink at the door (kapı ağzı içkisi)", hoşça kal içeceği, ayrılma içeceği
DEODAND : English Turkish
n. bir insanın ölümüne neden olduğu için krallığa verilmiş ve hayır işlerinde kullanılmak üzere tahsis edilmiş hayvan veya obje (1846 yılında yürürlükten kaldırılan İngiliz kanununa göre)
DEODAR : English Turkish
n. himalaya sediri
DEODORANT : English Turkish
n. deodorant, koku giderici
DEODORANT : English Turkish
adj. koku giderici
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani