Multilingual Turkish Dictionary

English

English
DESEGREGATE : English Turkish

v. ırk ayırımına son vermek

DESEGREGATION : English Turkish

n. ırk ayırımına son verme

DESELECT : English Turkish

v. seçimi kaldırmak, seçmemek, seçmeyi iptal etmek (Bilgisayar)

DESENSITISE : English Turkish

v. (Britanya İngilizcesi) desensitize etmek, hassasiyetini azaltmak, daha az hassas hale getirmek (desensitize olarak da yazılır)

DESENSITISER : English Turkish

n. (Britanya İngilizcesi) desensitize eden, hassasiyeti azalan kimse veya şey, daha az hassas hale getiren (desensitizer olarak da yazılır)

DESENSITIZATION : English Turkish

n. desensitize etme, hassasiyetini azaltma, daha az hassas hale getirme süreci

DESENSITIZE : English Turkish

v. duyarsızlaştırmak, hassasiyetini azaltmak

DESENSITIZER : English Turkish

n. (Amerikan İngilizcesi) desensitize eden, hassasiyeti azalan kimse veya şey, daha az hassas hale getiren (desensitiser olarak da yazılır)

DESERT : English Turkish

n. çöl, bozkır; ıssız yer; tatsızlık; sönüklük; hak etme, hak edilen şey, hak ettiğini bulma

DESERT : English Turkish

v. ayrılmak, terketmek; yüzüstü bırakmak; kaçmak; taraf değiştirmek

DESERT : English Turkish

adj. çorak, ıssız, boş

DESERT FOX : English Turkish

n. Desert Fox, Aralık 1998'de Irak'a karşı düzenlenen İngiliz-Amerikan askeri operasyonu (konvensiyonel olmayan silah arsenalını imha etmeyi amaçlayan)

DESERT ISLAND : English Turkish

n. ıssız ada, izole ada, terk edilmiş ada

DESERT LANDSCAPE : English Turkish

çöl tabiat, kuru çevre, kuru ve verimsiz tabiat

DESERT STORM : English Turkish

Desert storm, 1991'de Irak'ta gerçekleşen Körfez savaşı için kullanılan Amerikan terimi

DESERT THE COLORS : English Turkish

askerden kaçmak, firar etmek

DESERT VARNISH : English Turkish

n. çöl cilası, açıkta bulunan çöl kayalarından çoğunun üstünü kaplayan kırmızımsı kahverengi veya siyah renkte olan ve demir ile manganez oksitten oluşan ince ve parlak tabaka

DESERT-LIKE : English Turkish

adj. çöl benzeri, çölümsü, çöl gibi, çöle benzeyen, bir çölde bulunan özellikler taşıyan

DESERTED : English Turkish

adj. terkedilmiş, ıssız, tenha

DESERTED HIM : English Turkish

onu bıraktı, onu terk etti

DESERTED WIFE : English Turkish

terk edilmiş karı (eş), bırakılmış kadın eş, kocası tarafından terk edilmiş eş

DESERTER : English Turkish

n. asker kaçağı; firari, kaçak, dönek; din değiştiren kimse

DESERTIFICATION : English Turkish

n. çölleşme, çoraklaşma, verimli bir toprak olmaktan çöl haline dönüşme (Ekoloji)

DESERTION : English Turkish

n. terk; askerden kaçma, firar; din değiştirme

DESERTS : English Turkish

n. hak etme, hak edilen şey, hak ettiğini bulma