Multilingual Turkish Dictionary

English

English
FORESKIN : English Turkish

n. sünnet derisi, penisin ucundaki deri

FORESPEAK : English Turkish

v. gaipten haber vermek, önceden haer vermek, kehanette bulunmak, önceden göstermek, vahiyle haber vermek, önceden söylemek; önceden iddaa etmek; önceden düzenlemek, önceden ayarlamak; yasaklamak, menetmek; büyü yapmak, büyülemek (Arkaik)

FOREST : English Turkish

n. orman

FOREST : English Turkish

v. ağaçlandırmak, ormanlaştırmak

FOREST FIRE : English Turkish

n. orman yangını

FOREST TREE : English Turkish

orman ağacı, ormanlarda yetişen ağaç türü

FOREST TREES : English Turkish

orman ağaçları, ormanlarda yetişen ağaçlar

FOREST WATCHMAN : English Turkish

n. korucu

FOREST WILDLIFE : English Turkish

orman vahşi hayatı, ormanlarda aşayan vahşi hayvanlar

FORESTALL : English Turkish

v. önce davranmak, önüne geçmek, önlemek, önceden yapmak, stoklamak

FORESTALLER : English Turkish

n. önceden hareket eden kimse, önceden harekete geçen kimse; engel olan veya yaptırmayan kimse

FORESTALLMENT : English Turkish

n. hüsran, boşa çıkma, korunma, önleme, engelleme, önlem, önleyici tedbir; bekleme, umma, tahmin, önceden harekete geçme, önceden hareket etme

FORESTATION : English Turkish

n. ağaçlandırma, ormanlaştırma, ormanların ağaçlandırılması

FORESTAY : English Turkish

n. bir gemi direğinin ön halatı (bir gemide)

FORESTED : English Turkish

adj. ormanlık, ormanlı

FORESTER : English Turkish

n. ormancı, korucu, orman sakini

FORESTFLY : English Turkish

n. atsineği

FORESTLAND : English Turkish

n. orman arazisi, ormanla kaplı arazi; ağaçların yetişmesine ayrılmış alan

FORESTLESS : English Turkish

adj. ağaçsız, ağaçlardan yoksun

FORESTRY : English Turkish

n. ormancılık, orman, ormanlık

FORESWEAR : English Turkish

v. terketmeye veya bırakmaya söz vermek; yemin altında inkar etmek; yanlış ifade vermek, yalancı şahitlik yapmak

FORETASTE : English Turkish

n. önceden tatma, önceden alınan tat

FORETELL : English Turkish

v. gaipten haber vermek, önceden haber vermek, kehanette bulunmak, mek

FORETELLER : English Turkish

n. peygamber, önceden haber veren kimse

FORETELLING : English Turkish

n. gaipten haber verme