English
GOT ANGRY : English Turkish
öfkelendi, sinirlendi, deliye döndü
GOT AWAY WITH IT : English Turkish
yaptığı yanına kar kaldı, cezasız kurtuldu, cezasız ve/veya yakalanmadan kurtuldu
GOT AWAY WITH MURDER : English Turkish
yaptıkları kötülükler yanına kar kaldı, yaptığı uygunsuz bir şeyin cezasını çekmedi
GOT BONUSES : English Turkish
ikramiye aldı, normalde alması gerekene ek olarak bir şey aldı, primler aldı, ek ödeme aldı
GOT CARRIED AWAY : English Turkish
kendini kaptırdı, kontrolünü kaybetti, duygusal olarak çok fazla uyarıldı, azıttı
GOT COLD FEET : English Turkish
çekindi, bir uğraşı devam etmekten korktu veya endişelendi, tereddüt etti, duraksadı
GOT DEPRESSED : English Turkish
unalıma girdi, canı sıkıldı, son derece üzgün hale geldi
GOT DRUNK : English Turkish
sarhoş oldu, alkol nedeniyle kendinden geçti
GOT EXCITED : English Turkish
heyecanlandı, telaşlandı, tahrik oldu, uyarıldı, duygusallaştı
GOT EXCLUSIVE RIGHTS : English Turkish
tekel hakkına sahip oldu, bir ürünü dağıtmak veya temsil etmek için tek hakka sahip oldu
GOT GOOSE-FLESH : English Turkish
tüyleri ürperdi, cildinde tümsekler oluştu, cildi ürpermeye başladı (korkudan veya soğuktan)
GOT HER IN TROUBLE : English Turkish
onun başına bela açtı, onu istemeyerek hamile bıraktı, "onu hamile bıraktı"
GOT HER PERIOD : English Turkish
adet gördü, regl oldu
GOT HER PREGNANT : English Turkish
onu hamile bıraktı, hamile kalmasına neden oldu, gebe kalmasına neden oldu
GOT HIGH : English Turkish
kafası güzel oldu, sendeliyordu, uyuşturucu nedeniyle havalara uçtu
GOT HIM INTO IT : English Turkish
onu da bulaştırdı, onu da karıştırdı, onun başını belaya soktu
GOT HIMSELF A GOOD JOB : English Turkish
kendine iyi iş buldu, güzel yerde çalışıyor, yüksek maaşlı işi var
GOT HIMSELF A JOB : English Turkish
kendine iş buldu, iş buldu, işe girdi
GOT HIMSELF INTO A MESS : English Turkish
aşı belaya girdi, bir soruna bulaştı
GOT HIMSELF OUT OF THE MESS : English Turkish
eladan kurtuldu, serbest kaldı, sorunun dışında kaldı
GOT HIS APPROVAL : English Turkish
onun onayını aldı, onun rızasını aldı, onun övgüsünü aldı, onun desteğini aldı
GOT HIS CITIZENSHIP : English Turkish
vatandaşlık aldı, belirli bir ülkede vatandaş statüsüne geçti
GOT HIS DRIFT : English Turkish
ne kastettiğini anladı, niyetini anladı, değindiği noktayı anladı
GOT HIS DRIVER'S LICENSE : English Turkish
sürücü belgesini aldı, ehliyetini aldı, eğitim gördükten ve direksiyon sınavını geçtikten sonra araç kullanma yetkisini aldı
GOT HIS HEART SET ON : English Turkish
onu gerçekten istedi, hakkında çok hevesliydi,
ilgisini uyandırmıştı, sadece istiyordu
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani